İyi Parti Grup Başkan Vekili Yavuz Ağıralioğlu, devam eden Cemaat Davalarında yargı mensuplarının, dosyaların içinde hiçbir suç unsuru olmadığını bildikleri halde, siyasetin dilinden ve Cemaatçi ilan edilmekten korktukları için binlerce insanı kurban verdiklerine dikkat çekti.
SUÇ UNSURU YOK AMA YARGI MENSUPLARI KORKUYOR
TBMM’nde konuyu gündeme getiren Ağıralioğlu çarpıcı tespitlerde bulundu. Ağıralioğlu, “Türkiye’de şu anda devam etmekte olan FETÖ davaları münasebetiyle, siyasetin yargıyı konuşma şeklinden kaynaklanan korku, yargı mensuplarının, içinde hiçbir suç unsuru olmadığını bildikleri hâlde, dosyalarla ilgili kendilerinin FETÖ’cü olmakla suçlanması korkusundan muhataplarını FETÖ’cü olma şehvetine kurban vermelerine sebep oldu” dedi.
YARGININ YENİ UTANCI OLMASIN
Türk yargısının bu durumunun birkaç sene sonra yargının yeni utancı hâline gelmesi endişesini ifade eden Ağıralioğlu, “Hiçbir suç unsuru olmadığı hâlde bir dünya adam, sadece yargı mensuplarının siyasetin dilinden mağdur olmamak için korktukları bir iklimden dosyalarla ilgili karar mekanizmasını muhataplarını mağdur edecek şekle dönüştürerek karara taşıyorlar. Dolayısıyla Ergenekon olaylarında yaşadık. Ergenekon davalarında yaşadığımız şeyi bugün FETÖ davalarında yaşamayalım diye dikkat çekmeye çalışıyorum. Yoksa dediğiniz çerçevede siyasetin sorumluluklarını yapsın ama siyaset sorumluluğunu yaparken şu anda mağdur olmuş binlerce insanın sadece bu mağduriyetine sebep olan şeyin yargı mensuplarının korkusu olduğuna dikkat çekmeye çalışıyoruz”dedi.
BU DA BİZE DERS OLSUN
Ergenekon davası geçen hafta karara bağlandığını ve çöktüğünü hatırlatan Ağıralioğlu, şunları söyledi: “Sayın Cumhurbaşkanımızın savcısı olduğunu beyan ettiği, ana muhalefetin avukatlığını yaptığı, Taraf gazetesinin bilirkişi gibi davrandığı, Zaman gazetesinin de mübaşir olduğu dava çöktü. Arkasında derin acılar, yıkık hayatlar, büyük hüzünler bırakmış bu dava sürecinin, Türk devleti kaybedeni, Türk yargısı mahcup olacak kadar utanması gerekeni, Türk basını bu utancı ömrübillah taşıyacak olanı, Türk siyaseti de yargıyı böyle siyasallaştırmanın ağır bedelini bundan sonra çocuklarımıza ödetecek olanıdır. Buradan şöyle bir ders çıkarmamız lazım: Mümkünse bundan sonra yaşayacağımız herhangi bir süreç, sürecin ne kadar netameli olduğundan bağımsız olarak siyasetin savcılığını yapmayacağı, gazete ve gazetecilerin bilirkişi gibi davranmayacağı, bazı gazetelerin mübaşir olmayacağı, savcıların savcı, hâkimlerin hâkim, bilirkişi ve mübaşirlerin de yetkilendirilmiş, görevlendirilmiş devlet görevlileri olduğu, adaletin kaim olduğu, devletin daim olduğu bir süreç yaşarız. Temel’in dediği gibi “Bu da bize ders olsun.” O Ergenekon davalarından, hiç değilse, Türk devletinin hissesine, adalete siyaseten nüfuz etmeye kalkmak, adalet mekanizmasına siyasi iradeyle musallat olmamak gibi bir netice çıkmış olsun.”