Hobbit filminde Lady Galadriel Gandalf’a “Neden o küçük Hobbit?” diye sorar. Büyük bir güç sahibi olan Gandalf’in verdiği cevap ilginçtir: “Korktuğum için.”
Gandalf’a göre kötülük güçle değil, sıradan hayatın içindeki küçük güzelliklerle engellenebilir: Nezaket, sevgi, görgü vs… Sonuçta Gandalf haklı çıkacak küçük bir Hobbit’in doğruluk, arkadaşlık, vefa gibi sıradan özellikleri büyük bir kötülüğe diz çöktürecektir. Çünkü aslında yaşamda küçük şey yoktur. Her adımımız, sudaki dalgalar gibi yayılarak bütünüyle öngörülmesi imkansız olayları tetikler. Portekizli yazar Saramago’nun ilginç öyküsü biraz da bu olguyu dile getiriyor. Tabi Saramago’da hiç eksik olmayan politik ve bürokratik taşlamayı ihmal etmeden.
BİR KELEBEK ETKİSİ ROMANI
İber Yarımadası, açıklanamaz bir şekilde, Fransa’da oluşan bir çatlakla Avrupa kıtasından ayrılır. Yarımada taştan bir sal gibi yolculuğuna devam ederken beş kişi mucizevi şekilde bir araya gelir: Toprağa karaağaç dalıyla bir çizgi çizen Joana Carda, yerin sarsıldığını hisseden Pedro Orce, bir José Anaiço, son derece ağır bir taşı denize fırlatan Joaquim Sassa ve tavan arasında bulduğu bir çorabı sökmeye başlayan Maria Guavaira. Bu insanlardan her biri, Yarımada’nın anakaradan kopuşunun, kendi davranışlarının bir sonucu olduğuna inanır. İki atla bir köpeği de yanlarına alarak çıktıkları yolculuk, onlara hem kendileri, hem birbirleri, hem de yaşam hakkında pek çok şey öğretecektir. Adanın kopuşunun getirdiği politik ve bürokratik karmaşayı izlemek de işin cabası. “Yitik Adanın Öyküsü” zengin ve verimli bir okuma vadediyor. Romanın orjinal adı olan A Jangada de Pedra ismini taşıyan bir sinema uyarlamasının yapıldığını da ekleyelim.