Mini dizi The Night Manager’dan sonra iki yıldır sesi soluğu çıkmayan yönetmen Susanne Bier, Josh Malerman’ın çoksatan romanından uyarlanan Bird Box ile geri döndü.
Başroldeki Sandra Bullock’a; Trevante Rhodes, Sarah Paulson ve John Malkovich gibi usta oyuncular eşlik ediyor. Yayın hakları Netflix’te olan film 21 Aralık’ta bu platformda da izlenebilir.
Yönetmenin önceki işinin başarısı ve Malerman’ın öyküsünün vadettiği gerilim potansiyeli ümit verici olsa da bu potansiyelin perdeye tam olarak yansıdığını söyleyemeyiz.
GÖRÜRSEN ÖLÜRSÜN
Hikâye her zaman olduğu gibi Amerika’da geçmektedir. Gizemli bir güç zihinleri ele geçirmekte ve insanları intihara sevk etmektedir. Bu gizemli gücü hiçbir şekilde göremiyoruz. Hafif bir rüzgar, yaprakların savrulması… O kadar… İnsanların yapabileceği tek şey görmemektir. Don’t Breathe(2016) ve A Quiet Place(2018) gibi başarılı filmlerde ses çıkarmak ölüm demekken Bird Box’ta ölüm “görmek”le geliyor. Ancak, Birdbox izleyicisini A Quiet Place’teki gerilim dozuna yaklaştıramıyor. Çoksatan bir romana yaslanmak film için ayak bağına dönüşmüş. Karakterler ve öykü derinleştirilemiyor. Karanlık bir dünyaya doğan iki çocuğun bu durumu kanıksamaları bile doğru düzgün anlatılmamış. Oysa kitabı okuyan birçok kişi için bu çocuklar, ebeveyn-çocuk ilişkisinin metaforu gibiydi. Film bu derinlikten uzak.
KURGUNUN VE FİNALİN KURTARAMADIĞI ANLATI
Film anlatıma hareket katacak şekilde zamanda atlamalarla ilerliyor ki roman da öyleydi zaten. Ama bu kurgu da finaldeki beklenmedik gelişmeler de Bird Box’ın üst düzey bir film olmasına yetmiyor. Oysa anne ve çocuğun kurtuluş umuduyla geldikleri yerde buldukları düzen iyi bir anlatının sonunda çok çarpıcı bir final olabilirdi. Uzun sözün kısası Bird Box, “uyarlandığı kitabı aratan filmler” listesine dahil olmaktan kurtulamıyor.