19’u çocuk 34 kişinin F-16 savaş uçaklarının bombardımanıyla hayatını kaybettiği Roboski katliamının yedinci yılında, Encü ailesi Şırnak Baro Başkanı Nuşirevan Elçi ve Halkların Demokratik Partisi’ne (HDP) tepkili.
Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Roboski (Uludere) köyünde 28 Aralık 2011 tarihinde savaş uçakları katırlarla kaçakçılık yapan bir konvoyu bombalamıştı. Bombardımanda 19’u çocuk 34 kişi hayatını kaybetmişti.
Ailelerin hak arayış mücadeleleri 7 yıldır devam ediyor. Askeri savcılığın takipsizlik kararı verdiği dava dosyası Anayasa Mahkemesi tarafından “eksik evrak” gerekçesiyle reddedildi. Dosya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) götürüldü, ancak AİHM iç hukuk yollarının tüketilmediği gerekçesiyle “kabul edilemez” kararı verildi.
“FAİLLERİ DEĞİL BİZİ YARGILADILAR”
Bombardımanda çok sayıda yakınını kaybedenlerden biri olan Veli Encü, söz konusu hukuki süreç ve ardından yaşananları MA’ya değerlendirdi.
Katliamda aynı zamanda 15 yaşındaki kardeşi Serhat ve birçok yakınını kaybeden Encu yetkililerin dava dosyasının üstünün örtülmesi için her türlü çabayı gösterdiklerine dikkat çekti. Encu, “Failler yargılanması gerekirken, yargılanan hep biz olduk.” dedi.
Hukuk yollarının tamamen kapatıldığını hatırlatan Encü, AİHM tarafından dosya başvurusunun reddedilmesine dikkat çekerek, “34 kişinin hunharca katledilmesine ilişkin yapılan başvurunun bu şekilde reddedilmesi AİHM’nin insan yaşamına verdiği önemi gösteriyor. Siyasi bir karar verildi. Bu şekilde sonuçlanması bizi derinden üzdü. Aileler, bu insanlık suçunun faillerini yargılayacak tek mahkemenin AİHM olduğunu düşünüyorlardı. Ancak gelinen aşamada umutlarının tükenmiş olduğunu söyleyebiliriz.” diye konuştu.
HDP VE BARO BAŞKANI’NI SUÇLADI
Roboski Dosyası’nın AİHM sürecindeki eksiklikler HDP içerisinde de büyük tartışma başlatmıştı.
Bu konuya değinen Encü, AİHM’nin kararında şimdi Şırnak Barosu Başkanı olan Nuşirevan Elçi’nin isminin geçtiğini ifade etti ve eleştirilerini şöyle sürdürdü: “Dosyanın bu şekilde AİHM’den reddinde siyasilerin ve avukatların da payı var. O dönem davaya ilişkin Barış ve Demokrasi Partisi’nin (BDP) Hukuk Komisyonu ve siyasetçilerle görüşüyorduk. Baroyla da sayısız görüşmemiz oldu. Baroyla AYM kararı öncesi yaptığım görüşmelerde, ‘Hiçbir eksiklik yok, çıkacak kararı bekliyoruz’ deniliyordu. Hukukçularımızın böyle bir hataya mahal vereceklerini bilmiyorduk. Siyasetçiler de dosyaya hak ettiği önemi göstermediler.”
“NUŞİREVAN ELÇİ’Yİ BARO DA AKLADI”
İhmalde ismi geçen Nuşirevan Elçi’yi baro yönetimine şikâyet ettiklerini ve bundan da sonuç alamadıklarını belirten Encü, “Devlet nasıl ki bazı katliamlarda ihmali olanları aklıyorsa, baro avukatları da böylesi bir uygulamaya gitti. Eğer başvurumuza olumlu bir karar verilmezse savcılığa, ‘görevi kötüye kullanmak’ gerekçesiyle şikayette bulunacağız.” diye konuştu.
ENCU: ÖZELEŞTİRİ BEKLİYORUZ
İhmalleriyle AİHM’nin verdiği karara sebep olan Şırnak Barosu Başkanı Elçi ve siyasetçilerden bir özeleştiri beklentisi içerisinde olduklarını ifade eden Encü, yanlız bırakıldıklarını düşünüyor:
“Bu karar karşısında neler yapılabilir noktasında aileleri tatmin edecek adımlar atılmadı. Aileler yalnız bırakıldıklarını düşünüyor. Karar sonrası Elçi gelip aileleri ziyaret ederek, ‘Böyle bir karar verildi ama sizleri yalnız bırakmayacağız’ diyebilirdi. Onlar, özeleştiri ve özür beklediğimiz için bize karşı tepkili. Evet, bu olayın en büyük sorumlusu ülkeyi yöneten AKP’dir.”
ROBOSKİ KATLİAMI
Roboski Katliamı veya resmi söylemle Uludere Operasyonu, 28 Aralık 2011 gecesi, Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Ortasu (Kürtçe: Robozkê) köyünde Türk Hava Kuvvetlerinin F-16 savaş uçaklarıyla yaptığı bombardıman sonucunda 34 Kürt vatandaşın hayatını kaybetmesi olayıdır. Ölenlerin 28’i Encü ailesine mensuptu.
Servet Encü yaralı olarak kurtuldu. Türkiye resmî makamları, ölenlerin, Irak’tan Türkiye’ye mazot ve sigara getiren Kürt kökenli vatandaşların oluşturduğu bir kaçakçı kafilesi olduğunu açıkladı.
KÖYLÜLERİ BOMBALAMA İSTİHBARATINI KİM VERDİ?
The Wall Street Journal gazetesinde yayımlanan bir habere göre, bombardımanın hemen öncesinde Amerika Birleşik Devletleri’ne ait bir Predator insansız hava aracı köylülerden oluşan kafileyi tespit etti ve hareketlerini izledi.
ABD’nin Ankara’da görev yapan askerî personeli, kafiledekilerin sivil olduğundan emin değildi ve durumu Türk yetkililerine bildirdi. ABD’nin insansız hava aracının elde ettiği görüntüler kafiledekilerin kim olduğunu tespit etmekte yardımcı olabilirdi, ancak Türk yetkililer insansız hava aracının olay yerinden ayrılmasını istedi.
Bu isteği yerine getiren Amerikalı yetkililer, bombalama kararını Türk Silahlı Kuvvetleri’ne bıraktı. Genelkurmay Başkanlığı, bu haberin “gerçeği yansıtmadığını” ve “olayda grubun ilk görüntü tespiti Türk Silahlı Kuvvetlerine ait İnsansız Hava Aracı tarafından yapıldığını” açıkladı.
Ancak, Batman 2. İnsansız Hava Aracı Filo Komutanlığı’nda görev yapan Hava Pilot Kurmay Binbaşı Ali İhsan Şahin, 25 Kasım 2013’te Genelkurmay Askeri Savcılığı’nda tanık olarak verdiği ifadede, “görüntülerin ilk tespit edildiği bölgede bir hareketlilik olduğu bilgisinin Irak’ın kuzeyinde faaliyet gösteren Amerika Birleşik Devletleri’nin predatör İHA’sı tarafından Türk makamlarına bildirildiğini, bu bilgi üzerine sorumlu birliklerin tamamının görüntüyü izlemeye başladığını” söyledi.
DÖNEMİN İÇİŞLERİ BAKANI: BİLGİYİ MİT VERDİ
Dönemin İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, Kasım 2014’te düzenlediği bir basın toplantısında, “MİT tarafından gönderilen yazılar ve üst düzey MİT görevlisi tarafından Türk Silahlı Kuvvetleri telefonla bizzat aranarak, Bahoz Erdal’ın hudut hattını geçmekte olduğu bildirilmiştir. Silahlı Kuvvetler’in yetkilileri, bilginin doğru olup olmadığını defaatle sormasına rağmen, MİT yetkilisi ısrarla bilginin doğruluğunu teyit etmiştir. Sonuçta, MİT’ten gelen birden fazla resmî istihbarat raporları ve telefon bilgileri üzerine maalesef Uludere olayı yaşanmıştır.” diye konuştu.
Eylül 2015’te Cumhuriyet gazetesinin ulaştığı belgelere göre, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdiği bir yazıda MİT’in Bahoz Erdal’ın eylem hazırlığında olduğuna ilişkin “doğruluğu kuvvetle muhtemel” notuyla ilettiği istihbaratın, bombardıman kararında “önemli rol oynadığını” bildirdiği ortaya çıktı.
Takipsizlik kararıyla kapatılan soruşturmada yer alan tanık ve şüpheli ifadelerine göre, bombardımandan önce (insansız hava aracını kontrol eden yüzbaşı dahil) ilgili tüm askeri birliklerin kanaatinin sınıra yaklaşan grubun “terörist değil, kaçakçı olduğu”, buna karşın Genelkurmay’ın bombalama kararı verdiği iddiası Cumhuriyet gazetesi tarafından ortaya atıldı.
MİT’in olayın gerçekleştiği dönemde farklı biçimlerde Bahoz Erdal’ın Türkiye’ye gireceğine ilişkin istihbarat yağdırarak Genelkurmay’ı enforme ettiği ve son olarak Uludere’den gelen grupta Bahoz Erdal’ın da olduğu bilgisiyle Genelkurmay’ı operasyonu yapmaya mecbur bıraktığı sözkonusu dönemde sıklıkla dile getirildi.