BOLD- İngiltere Parlamentosu’nda yapılan oylamada Başbakan Theresa May hükümeti 306’ya karşı 325 oyla güvenoyu aldı. Uzun süredir Brexit nedeniyle hem kendi partisinden hemde muhalefet tarafından büyük bir baskı altına alınan May, Parlamento’dan 19 gibi küçük bir oy farkıyla güven oyu almayı başardı.
Böylece İngiltere’de hükümetin düşürülerek erken seçime gidilme ihtimali kalmadı.
Başbakan Theresa May, hükümetinin güvenoyu alması sonrası, alternatif bir “Brexit planı” için muhalefet parti liderleriyle görüşmeler yapmaya başladı.
MAY: İNGİLİZ HALKININ BANA VERDİĞİ GÖREVİ YERİNE GETİRECEĞİM
May, ana muhalefetteki İşçi Partisi’nin lideri Jeremy Corbyn’in katılmadığı bir toplantı sonra gazetecilere yaptığı açıklamada ” İngiliz halkının verdiği Avrupa Birliği’nden ayrılma talimatını yerine getirmenin benim görevim olduğuna inanıyorum ve bunu yerine getirme kararlılığındayım.” dedi. Corbyn’in görüşmelere katılmadığını eleştiren Başbakan Corbyn’in görüşmeye katılmamasını eleştirerek “Kapılarının hala açık olduğunu” söyledi.
Corbyn, güven oylaması sonrası May ile görüşmek için öncelikle İngiltere’nin AB’den anlaşma olmadan ayrılması ihtimalinin dışlanmasını şart koşmuştu.
İskoçya Ulusal Partisi ise Başbakan May’in, Brexit sürecini başlatan Lizbon Anlaşmasının 50. maddesini işleme koyma sürecini uzatma ve ikinci Brexit referandumuna gitme ihtimalini de değerlendirmesini istiyor. Lizbon Anlaşması’nın 50. maddesinde “AB’den ayrılık için bildirimde bulunan İngiltere’nin, ayrılık gerçekleşmeden önce bu kararından vazgeçme hakkının bulunduğu” belirtiliyor.
Bundan sonra May’ın nasıl hareket edeceği merak ediliyor.
Brexit yüzünen İngiltere’de 7 bakan istifa etmişti.
İNGİLTERE’NİN ÖNÜNDE BİRKAÇ SENARYO VAR
AB’den çıkma tarihi olarak kabul edilen 29 Mart yaklaşsada İngiltere’nin önünde hala birçok seçenek bulunuyor. Hükümetin Brexit konusunda istediğini yapmaması sadece muhalefetten kaynaklanmıyor. May, kendi partisininden birçok milletvekilinin de
Hükümetin Avam Kamarası’ndaki Brexit oylamasında hezimete uğramasının en önemli nedeni, muhalefetin dışında, DUP ve İngiltere’de iktidardaki Muhazafakâr Parti’den çok sayıda milletvekilinin, anlaşmada “backstop” olarak tarif edilen düzenlemeye şiddetle karşı çıkmalarıydı.
“EN ÖNEMLİ ANLAŞMAZLIK NOKTASI: BACKSTOP”
BBC’nin derlediği bilgiye göre “Backstop” esasında bir acil durum mekanizması. Brexit sonrası AB ile İngiltere arasındaki serbest ticaret anlaşması müzakereleri nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, Birleşik Krallık’ın parçası Kuzey İrlanda ile AB üyesi İrlanda Cumhuriyeti arasında fiziki sınır olmamasının garanti altına alınmasını amaçlıyor.
Ancak İngiltere ile AB arasında varılan anlaşma, taraflardan herhangi birinin bu sürece tek taraflı olarak son verememesini öngörüyor. İngiltere’de anlaşmaya karşı çıkanlar da bunun, Birleşik Krallık’ın tamamında gümrüklerin kontrol edilememesi anlamına geleceğini vurguluyor.
En büyük korku, Kuzey İrlanda Cumhuriyeti’nin fiili olarak İrlanda Cumhuriyeti’nin parçası haline gelmesi ve Kuzey İrlanda gibi 2016’daki referandumda Brexit’e karşı çıkan İskoçya’da 2014’ten sonra yeniden bir bağımsızlık referandumu yapılması. Yani, Birleşik Krallık’ın parçalanması.
İrlanda adasındaki çatışmalara son veren 1998 tarihli ‘Hayırlı Cuma’ Anlaşması, İrlanda Cumhuriyeti ve Kuzey İrlanda’nın ortak bir ekonomik pazarda yer almasını; sınırın iki tarafında serbest yaşamı, dolaşımı ve çalışmayı sağladı. Zira Birleşik Krallık ve İrlanda Cumhuriyeti AB üyesiydi. Ancak Brexit ile beraber bu durum noktalanacağından; hem İngiltere hükümetini hem AB’yi hem İrlanda Cumhuriyeti’ni hem de Kuzey İrlanda’daki tüm tarafları tatmin edecek bir formülün bulunması gerekiyor. Brexit sürecinin bugün itibarıyla çeşitli senaryolara açık olmasının en önemli nedeni de bu.
TARTIŞILAN FORMÜLLER: KANADA VE NORVEÇ
İngiltere’de Brexit tartışmalarında en çok atıf yapılan iki ülke Kanada ve Norveç oldu. İktidardaki Muhafazakâr Parti’nin bazı önde gelen isimleri “Kanada+” denilen formüle, ana muhalefetteki İşçi Partisi ise “Norveç modeline” sıcak bakıyor.
AB ile Kanada arasında geçen yıl imzalanan serbest ticaret anlaşması, taraflar arasında tüm gümrük vergilerinin çok büyük bölümünün kaldırılmasını öngörüyordu.
Kanada, AB Ortak Pazarı’na erişim için birliğin bütçesine katkıda bulunmuyor. Örneğin, Muhafazakâr Parti’nin önde gelen isimlerinden eski Brexit Bakanı David Davis, AB ile anlaşmada bu modelin temel alınmasından, anlaşmaya bazı ilave maddeler konmasından – mali hizmetlerin de anlaşmaya dahil edilmesinden – yanaydı.
“Norveç modeli” ise İngiltere’nin AB Ortak Pazarı’nda kalmasını, birlikle serbest ticarete devam etmesini ancak serbest dolaşımı kısıtlayamamasını, yani Brexit yanlılarının en önemli argümanı olan göçün tam kontrolünü sağlayamamasını öngörüyor. İngiltere’nin ayrıca bu durumda AB bütçesine katkıda bulunması ve AB kurallarının çok büyük çoğunluğuna uyması gerekiyor. İşçi Partisi’nin sıcak baktığı, AB’nin de “Hayır” demesinin beklenmediği bu modele, iktidardaki Muhafazakâr Parti karşı.