Selahattin Demirtaş, bugünkü duruşmasında oldukça çarpıcı siyasi analizler yaptı ve farklı güçlerin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a istediklerini nasıl yaptırdıklarını tek tek anlattı.
Demirtaş, Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi’nden Ankara 19’uncu Ağır Ceza Mahkemesi Sincan Cezaevi Kampusü Salonu’nda görülen duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı.
Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, 2011 yılında katıldığı bir yürüyüşe ilişkin hakkındaki fezlekeyi yanıtlarken çok çarpıcı siyasi analizler yaptı:
ERDOĞAN İÇİNDE BULUNDUĞU TUZAĞIN FARKINDA DEĞİL
“Bu fezleke, bu zihniyetindir. Yapmaya çalıştığımız şey demokratik siyasetti. Savcılar da çıkıyor, hakkımızda fezleke düzenliyordu. Erdoğan hâlâ büyük bir tuzağın içerisindedir, farkında değil. Bize bunu yapanları kendi dostu olarak görüyor. Kendisine yapılmış iyilik olarak görüyor. Okuyamıyor, anlayamıyor nasıl bir tuzağın içine çekildiğini.
Adım adım, hissettirmeden, kaynayan sıcak bir kazanda kurbağa gibi, fark ettirmeden, Ruslarla, İranlılarla, Amerikalılarla; pışpışlayarak, zaman zaman tehdit ederek, zaman zaman gönül okşayarak, zaman zaman ‘sen aslansın kaplansın’ diyerek, gaz vererek her istediklerini yaptırıyorlar. Türkiye içinde ve Suriye başta olmak üzere bütün politikalarını bir bir hayata geçiriyorlar, Erdoğan da ‘ben başarılı oldum’ diyor.
ERDOĞAN’I YÖNETMENİN KOLAYINI BULDULAR
Şunu keşfettiler, özellikle Ruslar şunu keşfetti; Erdoğan’a övgü dizersen istediğini yaptırabilirsin. Basit bir formül keşfettiler. ‘Türkiye’yle çatışmaya gerek yok’ dediler. ‘Türkiye uçağımızı düşürdü, gerilim yaşandı’ ama baktılar daha kolayı var. Erdoğan’ı övdün mü iş bitiyor. Bunu yapıyorlar şu an.
Birçok ülke bunu yapıyor. Biz Erdoğan’ı eleştirince düşman oluyoruz. Övülecek bir tarafın yok ki seni övenler de kandırıyor. Aldatıyor seni. ‘Yanlış yapıyorsun’ diyemiyor kimse. Biz demişiz bakın, 2011’de anlatmışız, 2012’de 13’te. Hep anlatmışız, anlattığımız her şey fezlekeye dönüşmüş. ‘Yanlış yapıyorsun’ demişiz, ‘Kendi ülkendeki insanlarla el ele ver, önce kendi ülkendeki insanlarla barışmayı öğren.’
Rusya’yla hakaret, savaş durumuna gelindi, birbirlerini tehdit ettiler ama dostum diyorlar şimdi. İsrail’inden Hollanda’sına, Almanya’sından Fransa’sına, Trump’ından Merkel’ine kimle çatışılmadı ki… Bağdat’ta? Başbakan Ebadi ile hakaret noktasına gelindi.
Herkesle dost olundu, herkesle diyalog kuruldu, herkesle barışıldı, herkesle görüşüldü. Ama kendi yurttaşına gelince hepsi terörist. ‘Ben konuşmam, görüşmem, muhatap almam’. Birileri kandırıyor işte, birileri aldatıyor. Senin asıl dostun senin yurttaşındır. Muhalifiyle, yandaşıyla…
TEK BAŞINA İKTİDARDA DAHİ KALAMIYOR
2011’de bunları anlatmaya çalışırken bize dava açanlar senin dostun gibi davrandılar. Bak 15 Temmuz’a nasıl gelindi? Bunlar böyle altını oya oya getirdiler. Hâlâ aynısını yapanlar var. Biz Erdoğan’a yağ çekmiyoruz diye düşman olarak görülüyoruz. En sert şekilde eleştirenlerden biriydim ben, hala da öyleyim.
Her uyarım örgüt propagandası, her uyarım cumhurbaşkanına hakaret, her uyarım terör örgütü yöneticiliği, üyeliği. Erdoğan zannediyor ki bunu yapan yargı Erdoğan’ı koruyor. Hayır korumuyor. Erdoğan bu şekilde zayıflatılıyor. Erdoğan’ın iktidarı kendi elinde değil artık.
Destek almadan, ittifak, koalisyon kurmadan iktidarda kalamıyor. Kim onu bu noktaya getirdi? Yüzde 35’le 40’la tek başına iktidarda kalabilen bir güç şu anda yüzde 49 alsa bile iktidarda kalamıyor. Kimler onu bu tuzağa çekmiş görsün bakalım. Herkes Erdoğan’a dost gibi görünüp istediğini yaptırdı, istediğini elde etti.
DERDİMİ ANLATIYORUM BU DA BENİM DİRENİŞİMDİR
AKP güçlüdür yargı emrinde, basın emrinde, bürokrasi emrinde, güvenlik güçleri emrinde diye hak bildiğimiz yoldan şaşmayacağız. Kellemiz de gitse şaşmayacağız. Biz inanıyoruz. bu ülke düze çıkacak. Demokrasi bu ülkede kurumsallaşacak. Hepimizin sorunları da siyaset ve barış içerisinde çözülecek. İnanmayan bildiğini yapsın.
Benim belediye başkanı arkadaşlarım, o eylem etkinlikte benim yanımda olanların hepsi tutuklu şu anda. Hepsi tutuklu. Konuyu başka yere çekmek için söylemiyorum ama birçoğunun dışarıda kendine ait evi yoktur, kiradır, çocukları kira ödemekte zorlanır. Ama şu an meydan meydan dolaşıp ben belediye başkanıyım diyen yandaş belediye başkanlarının başkanlık yaptıkları şehrin yarısı onlarındır.
Buradan derdimi anlatıyorum Bu benim direnişimdir. Partim parlamentoda direniyor. Halkımız sandıkta direniyor. Elinden geldiğince miting yapıyor. Fırsat buldukça yürüyüş yapıyor. Derdini anlatmaya çalışıyor.
Bizim budur direniş yolumuz, yöntemimiz. Bunu da yapmaya devam edeceğiz. Savcı bana fezleke hazırladı, siz beni tutukladınız diye bunları söylemekten vazgeçmiyorum. Taleplerimin arkasındayım. Bu kadar basit mi ya, terörist olmak bu kadar basit mi?
MUZ CUMHURİYETİ
Delil diye bir başlık yok. Savcı bu fezlekede, ‘Şu delillere dayanarak dokunulmazlığının kaldırılmasını istiyorum’ dememiş. Bu, Meclise gelmiş. Biz nasıl bir ülkeye dönüştük ki yargı ve Meclis bu kadar seviyesiz olabiliyor? Muz cumhuriyeti işte.
Sonra da, ‘Toplum niye bu halde?’ Niye bu halde olmasın ki? Haberleri izlemekten utanıyorum artık. Nasıl bu halde geldi bu toplum? Başka yerde bir yılda yaşanmayacak şey burada 1 haftada yaşanıyor. O günkü konuşmam haklıdır, meşrudur.
Terör faaliyeti değildir. ‘Bu savcı bana dava açar, Erdoğan beni içeri atar’ dememişim. ‘Biri çıkar, beni öldürür’ dememişim. Korkmamışım. Allah’tan başkasından da korkmamışım. Bu fezlekeye dair söyleyeceklerim bunlardır.”