Berat Albayrak’ın JP Morgan’ın toplantısında yatırımcılara sunum yapan Berat Albayrak, dalga konusu olmuş. “Şaka mı bu” diye soranlar bile olmuş.
YATIRIMCILAR KAÇIYOR
Ekonomist Uğur Gürses, seçim öncesi doları düşük tutmak için Londra swap piyasasında “talimatla” TL likiditesinin kısılması sonrası zor durumda kalan yabancı yatırımcının Türkiye’ye güveninin iyice zedelendiğini ve hükümetin bu hamlesinin ardından son 4 yıl içinde görülen en yüksek haftalık yabancı sermaye çıkışının yaşandığını belirtti.
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın IMF Bahar Toplantıları kapsamında Washington’da yaptığı sunuma ilişkin “44 kişilik fiyasko” başlıklı bir yazı kaleme alan Gürses, özetle şunları aktardı:
Berat Albayrak sanki sıradan ve rutin bir yatırımcı raporuna soruşturma açtırmamış gibi o kurumun yani JP Morgan’ın kapalı biçimde yapılan geleneksel yatırımcı toplantısında konuştu.
Kapalı toplantıda ne konuşuldu? Kim ne dedi, nasıl karşılandı? Bu soruları, işi halka ilişkiler ve tanıtım değil de kamuyu aydınlatmak olan uluslararası finans basını merak etti. Toplantıya katılanlara sorulmuş ve alınan yanıtlar her üç haber kanalından da (Bloomberg, Reuters, Financial Times) aynı nitelikte çıktı; bir fiyasko idi.
Bunu da hükümet yandaşı basın kuruluşları “Türk ekonomisine ağustos ayından beri devam eden ‘algı operasyonlarına’ dün bir yenisi daha eklendi. Reuters, Bloomberg, Financial Times’ta yer alan Türkiye ekonomisi ve Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak haberleri sosyal medyada da kara propaganda amacıyla paylaşıldı” denildi.
Peki bu haberlerde ne denilmişti? Bu yok.
Benim de bu toplantıya katılan bir yatırımcının gözünden öğrendiğim benzer bir tablo ortaya çıkarıyor. Katılan bir yatırımcı, Albayrak’ın konuşması sırasında önünde oturan çok büyük bir yatırımcının “şaka mı bu?” diye sağına soluna sorduğunu aktarıyor.
Albayrak şöyle sanıyor olmalı; herkes malum haber kanallarını izliyormuş da kendilerine ne sunulursa olduğu gibi olanları kabulleneceklermiş gibi. “Nurlu ufuklara bakan güzel fotoğraf verirsek yatırımcıları etkileriz?” bakışı mı?
22 Mart haftası, Türkiye’nin serbest piyasa ekonomisi olduğunu veri kabul ederek mali yatırım yapan yatırımcılar, faiz ve kur manipülasyonlarının farkına varınca kendilerini korumaya almaya başlamışlardı. Bu defa Türk bankalarının yabancı yatırımcılara TL vermemesini telkin ederek “arka kapı” yolları denenince başta swap faizleri, CDS primleri ve devamında tahvil faizleri hızla yükselmişti.
Albayrak’ın sopayla düşürdüğü faizler yeniden Rahip Brunson’ın tutuklu olduğu zamanlara geri döndü. Kur da “arka kapı müdahalesinin” öncesinden çok daha yukarıda şimdi.
Türkiye’nin risk priminin göstergesi CDS primleri de öyle.
Piyasaya aba altından gösterilen sopa ile faiz düşürme çabası, açık bir ekonomi koşullarının tersine TL’ye erişimin kısıtlanması ile ne mi oldu? Hızla sermaye çıkışı yaşandı. 29 Mart haftası tam 1.4 milyar dolarlık portföy yatırımı ülkeyi terk etti. Bu son 4 yıl içinde görülen en yüksek haftalık çıkış. Brunson krizinde bile böyle çıkış olmamış.
İşin artık “orta oyununa” döndüğü çok açık da Ankara’nın hala sofraya sunduklarının yutulduğunu sanması tuhaf.
Örneğin yatırımcıların, Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya’nın Washington’da yaptığı sunumda, “Sıkı para politikası duruşu ve iç talep koşullarındaki gelişmeler enflasyon göstergelerinde biraz iyileşmeye yol açtı” diye vurguladığı bir ibareye gülüp geçtikleri çok açık.
Çünkü yüzde 24’lük bir Merkez Bankası faizinin 3 puan altında mevduat, 1-2 puan altında faizlerle kredi vermeye zorlanan özel ve yabancı bankaların olduğu yerde “sıkı para politikasından” bahsetmek de “serbest piyasadan” bahsetmek de gülünç. Bu uygulamalardan Merkez Bankası’nın haberinin olmadığını söylemek de kamuoyunu sersem yerine koymak olur.