TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan, “Türkiye ekonomide, iç siyasi yapıda ve dış politikada sıkıştı. Makro göstergelerdeki kötüleşme ekonominin tamamına yayıldı. Sıkıntıları aşmak için önce yönetim sistemindeki sıkıntıları aşmak gerekir” dedi.
Özilhan, iktidar, muhalefet ve başta YSK olmak üzere devlet kurumlarının bu seçimlerde büyük bir sınavla karşı karşıya kaldığını belirterek, bu sınavda kimin ne not aldığını ise ileride tarihin yazacağını söyledi.
“DEMOKRASİ, İKTİDARIN SEÇİMLE EL DEĞİŞTİREBİLMESİDİR”
TÜSİAD Yüksek İstişare Toplantısı’nda konuşan Özilhan, yıllardır seçim maratonlarından herkesin yorgun düştüğünü belirterek, “İyi işleyen bir demokrasinin en temel özelliklerinden biri iktidarın seçimle el değiştirebilmesidir. Demokrasiler, otoriter rejimler karşısında avantaj sahibidir” diye konuştu.
İstanbul’da 31 Mart’ta yapılan büyükşehir belediye başkanlığı seçimleri, makamı CHP’ye kaybeden AKP’nin talebi üzerine YSK tarafından iptal edildi ve tekrarlanması kararı alındı. Bunun ardından TÜSİAD, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “Kapsamlı bir ekonomik ve demokratik reform gündemine odaklanmamız gereken bu dönemde, seçim ortamına geri dönmek kaygı vericidir” derken, bazı iş insanları da YSK’nın kararını sosyal medya hesapları üzerinden eleştirdi.
Ardından Tayyip Erdoğan da “Bazı iş adamları grupları YSK kararının ardından garip açıklamalar yapıyor; yanlış yapıyorsunuz herkes haddini bilecek” açıklamasını yaptı.
“İSTANBUL SEÇİMİ, GEÇMİŞ SEÇİMLERDEKİ ŞÜPHELERİ YENİDEN AKILLARA GETİRDİ”
Seçimlere şaibe düşmemesinin demokrasinin mevcudiyetinin en büyük ispatı olduğunun altını çizen Özilhan, “31 Mart İstanbul seçimleri çerçevesinde gündeme gelmiş olan iddialar, seçimlerin selameti konusunda geçmiş seçimlerde de dile getirilmiş olan şüpheleri yeniden akıllara getirmiştir.
Umuyorum ki, haziran ayında yenilenecek seçimler bu şüphelerin yersizliğini herkese kanıtlasın. Seçim sonuçlarına itiraz, şüphesiz siyasi partilerin en doğal hakkıdır” dedi ve ekledi:
“Hepimiz bu hak arama özgürlüğüne saygı duyarız. Ancak, seçmen iradesine saygı duyulmasını da isteriz. Hakkaniyetli koşullarda seçim ve seçmen iradesi demokrasilerin tartışmasız en temel niteliğidir.”
“AKSAKLIKLARIN SEÇİMDEN SONRA DEĞİL, ÖNCE GİDERİLMELİ. BU İDARENİN SORUMLULUĞU”
Seçimlere yapılan itirazların niteliğinin seçim kanunlarının düzgün uygulanması konusunda herkesin kafasında soru işaretleri yarattığını belirten Özilhan, seçim kanununda ve uygulamadaki aksaklıkların seçimler sonrasında değil öncesinde giderilmesinin idarenin sorumluluğunda olduğuna dikkati çekti.
“Seçimlere şaibe düşmemesini sağlayacak olan da budur” diyen Özilhan, “Hukukun üstünlüğü ve demokrasisiz hiçbir şey olmaz. Ne ekonomi olur, ne de başka bir şey. Ve demokrasinin ilkeleri evrenseldir. Oraya ya da buraya özgü olmaz. Ya bu ilkelere uyulur ve demokratik bir rejim olunur; ya da uyulmaz ve başka bir şey olunur” diye konuştu.
Türkiye’nin ekonomide, iç siyasi yapıda ve dış politikada sıkışmış durumda olduğunu belirten Özilhan, birindeki sıkışıklığın diğerini çözmeyi zorlaştırdığını söyledi.
Kısa vadeli sorunları çözmek için de uzun vadede nereye gidileceğinin bilinmesi gerektiğini belirten Özilhan, “müreffeh bir Türkiye’ye” ulaşmak için kullanılacak üç çıpa olduğunu ifade ederek, bunları ekonomide liberal piyasa düzeni, kural temelli uluslararası sistemle olan ittifak ve ülke içinde de demokrasi ve hukukun üstünlüğü olarak sıraladı.
Bu çıpaların sağlamlığı konusundaki endişelerin güven kaybına yol açacağını belirten Özilhan, “Endişeler giderilmeli; hem rotamız netleşmeli, hem de bu rotada kalmamızı güvence altına alan araçlar güçlendirilmeli. Yapısal sorunları çözebilmenin anahtarı budur. Konjonktürel sorunlarla baş edebilmenin yolu da budur” diye konuştu.
Özilhan, temel ilkelerdeki “bulanıklığın” hedeflerden şaşmaya yol açacağını belirterek, 2023 hedeflerinden bu yüzden uzaklaşıldığını, 2023 hedeflerinin artık konuşulamaz hale geldiğini ifade etti.
Türkiye’nin 2002-2007 dönemindeki “parlak günlerine” geri dönemediğini kaydeden Özilhan, ekonomik göstergelerdeki kötüleşmenin giderek ekonominin tamamına yayıldığını kaydetti.
Özilhan, “İç ve dış borç göstergeleri kötüleşiyor; bütçe dengeleri bozuluyor; ihracat artışı duraklıyor; işsiz sayısı artıyor; sanayi üretimi durağanlaşıyor; dolar cinsinden kişi başı GSYH rakamları geriliyor; rezervler eriyor; enflasyon yükseliyor; halkın alım gücü düşüyor; faiz oranları artıyor; Türk vatandaşı Türk lirasından kaçıyor ve Türkiye küresel rekabette kan kaybediyor” dedi ve şöyle devam etti:
“Biz bu nedenle ekonomi derken demokrasi diyoruz; yargı bağımsızlığı diyoruz; hukukun üstünlüğü diyoruz; insan hakları diyoruz; akademik özgürlükler diyoruz; liyakat diyoruz; ifade özgürlüğü diyoruz.”
Bunların yanı sıra bir de toplumsal kutuplaşma ve gerilimin olduğunu söyleyen Özilhan, art arda gelen seçimlerdeki sert ve toplumu ayrıştıran söylemlerin toplumsal huzuru bozduğunu ifade etti.
Özilhan, toplumsal uzlaşı sağlanırsa, güven ortamı tesis edilirse ve yönetim modelindeki sorunlar aşılırsa ekonomideki yapısal sorunları çözme yoluna girileceğini belirtti; bunun da aynı zamanda dış politikadaki sıkışıklığı aşmanın zeminini yaratacağını kaydetti.