AKP’nin Çin’in Sincan Özerk Bölgesinde Müslüman Uygur Türkleri ile ilgili gelen haberlere tepkisi zaman içinde büyük değişim gösterdi. 2009’da yaşanan bir etnik çatışmayı bir soykırım olarak niteleyen AKP, şimdi Çin’in ‘terörle mücadele hakkını savunur’ hale geldi. Bu politika değişiminin özünde ise fakirleşen Türkiye’nin Çin’e ekonomik olarak teslim olması yatıyor.
BOLD – Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Konseyi Üyesi ve Dışişleri Bakanı Wang Yi, bugün Ankara’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile görüştü.
Wang Yi önce Çavuşoğlu ile Dışişleri Bakanlığı’nda görüştü, ardından Çin ile Kovid-19 aşısı işbirliğini anlatan bir fotoğraf sergisini gezdi.
Yi, serginin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda bir araya geldi.
Basına kapalı gerçekleşen görüşmelerde konuşulan konulara dair bir açıklama yapılmadı.
AKP’NİN UYGUR POLİTİKASI
AKP hükumeti ve Erdoğan’ın, Çin’de Müslüman Uygur azınlığa yönelik yapılanlara karşı tepkileri zaman içinde sürekli değişti.
Ankara zaman zaman yapılanlara karşı sesini yükseltti ancak Pekin yönetimini hiçbir zaman direkt olarak karşısına alacak bir hamle yapmadı. Hatta yapılan açıklamalar Pekin yönetimine nefes aldırdı.
İşte AKP’nin inişli çıkışlı Çin politikası…
SİNCAN ÖZERK BÖLGESİ VE UYGURLAR
Çin’in yaklaşık 23 milyon nüfuslu Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde 50’ye yakın farklı etnik grup var.
Çoğunluk ise 11 milyondan fazla nüfusa sahip Müslüman Uygur Türklerinde. Uygurlar 1930 ve 1940’larda iki kez tek taraflı olarak ‘Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti’ni ilan etti. İki girişim de Çin ordusunun müdahalesiyle sonuçlandı.
Bu olayların ardından Çin ordusunun bölgedeki Müslüman nüfusa yönelik baskıları arttı. Anlaşmazlıklar zaman zaman çatışmaya dönüştü.
ÇİN’İN UYGURLARA YÖNELİK POLİTİKASI JİNPİNG İLE DAHA DA AĞIRLAŞTI
2012 yılı Kasım ayında Komünist Partisi Genel Sekreterliği ve 2013 yılı Mart ayında Devlet Başkanlığı’na gelen Xi Jinping ile birlikte Çin’de etnik azınlıklara ve özellikle Müslümanlara yönelik baskılar hızla arttı.
2014 yılında ilan edilen ‘hakın terörle mücadelesi’ siyaseti kapsamında 2017 yılında Çin, Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde Uygurlar için ‘toplama kampları’ oluşturmaya başladı. 2019 yılında bu kampların varlığını kabul eden Çin, kampların ‘eğitim merkezleri’ olduğunu iddia etti.
Yaklaşık bir buçuk milyon Uygur ve diğer Müslüman azınlığın Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki kamplarda zorla eğitime tabii tutulduğu ortaya çıktı.
Çin’in bölgedeki Müslüman azınlığı kamplarda çalıştırdığı, zorla doğum kontrolü ve kısırlaştırma uyguladığı iddiaları uluslararası kamuoyunda büyük tepki çekti.
ABD, KANADA VE HOLLANDA ‘SOYKIRIM’ DEDİ
Çin’in özellikle Müslüman Uygur Türklerine karşı uyguladığı insan hakları ihlalleri uluslararası saygınlığa sahip insan hakları kuruluşları ve BM’ye bağlı kuruluşlar tarafından defalarca raporlaştırıldı.
ABD’de Donald Trump yönetimi ve Biden yönetimi Çin’in Uygulara karşı politikalarını ‘soykırım’ olarak tanımladı. Kanada ve Hollanda parlamentoları da bu yönde karar aldılar.
ABD ve Avrupa Birliği dahil çok sayıda ülke Çin’e karşı yaptırım kararları aldılar.
ERDOĞAN: ADETA BİR SOYKIRIM
2009’da iki Uygur Türkünün öldürülmesini protesto etmek için sokaklara çıkan Uygurlara Çinliler karşılık verdi ve olaylar etnik çatışmaya dönüştü. Ancak bu çatışmalarda tam olarak ne yaşandığı, bağımsız kaynaklarca teyit edilemedi. Çin hükümeti, olaylarda 197 kişinin öldüğünü ve iki bine yakın kişinin gözaltına alındığını duyurdu.
Bu olayların ardından o dönem Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan, ‘adeta bir soykırım’ diyerek Çin yönetimini eleştirdi.
ERDOĞAN, SİNCAN’I ZİYARET ETTİ
Şubat 2012’de bir kez daha Sincan’da çatışma yaşandı ve 15 kişi hayatını kaybetti. Çin polisi, bölgede ‘terör operasyonları düzenlendiğini’ duyurdu.
Ve 8 Nisan 2012’de Erdoğan, 27 yıl sonra Çin’e resmi ziyarette bulunan ilk Türkiye Başbakanı oldu.
Erdoğan’ın Çin’deki ilk durağı Sincan Özerk Bölgesi’nin başkenti Urumçi oldu. Böylece Erdoğan, Sincan’a giden ilk Türk Başbakanı oldu.
ABD’NİN TEPKİSİNE RAĞMEN HAVA SAVUNMA SİSTEMİ İHALESİ ÇİN’E VERİLDİ
Bu ziyaretten bir buçuk yıl sonra Eylül 2013’te Türkiye’nin uzun menzilli hava savunma sistemi ihalesini Çin devlet firması CPMIEC kazandı. Ancak 3,4 milyar dolarlık anlaşma, CPMIEC’in İran’a yaptığı silah satışı sebebiyle ABD’nin yaptırım listesinde olduğu için Batı’nın tepkisini çekti. Kasım 2015’te ihale iptal edildi.
İhale iptal edilmeden önce, 2015 yılının Ramazan ayında Uygurlara yönelik baskılar sürüyordu.
AA, ERDOĞAN’IN SÖZLERİNİ SANSÜRLEDİ
Erdoğan’ın bu kez cumhurbaşkanı olarak 2015’in Temmuz ayında yaptığı Pekin ziyareti sırasında, Çin resmi haber ajansı Şinhua’ya göre Erdoğan “Çin’in egemenliği ve toprak bütünlüğünü desteklediğini ve Doğu Türkistan İslami Hareketi’nin Çin’e yönelik terörist faaliyetlerine karşı olduklarını” söyledi.
Anadolu Ajansı (AA) ise bu ifadelerin sadece bir kısmına yer verdi ve Erdoğan’ın “Çin’in toprak bütünlüğü konusunda Türkiye’nin hassasiyeti vurguladığını” ifade etti.
“İNSAN HAKLARI İHLALLERİ AĞIRLAŞMIŞTIR”
Çin’i sert bir dille eleştirmekten sürekli kaçınan Türkiye’den, Şubat 2019’da konuyla ilgili en sert açıklama geldi.
Bu dönemde Çin, Uygurları zorla gönderdiği tartışmalı kampların varlığını ‘eğitim merkezi’ olarak kabul etmiş ve AB heyetinin üç günlük ziyaretine izin vermişti.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı da, “Uygur Türklerinin ve diğer Müslüman toplulukların temel insan haklarını ihlal eden uygulamalar, özellikle son iki yıl içerisinde ağırlaşmıştır” açıklamasıyla tepkisini gösterdi:
“21. yüzyılda toplama kamplarının yeniden ortaya çıkması ve Çin makamlarının Uygur Türklerine yönelik sistematik asimilasyon politikası insanlık adına büyük bir utanç kaynağıdır.”
ERDOĞAN: SİNCAN’DA İNSANLAR REFAH İÇİNDE MUTLU BİR YAŞAM SÜRÜYORLAR
Çin’in kampların varlığını kabul ettiği 2019 yılı başlarında uluslararası kamuoyundan Pekin’e yönelik tepki ve baskılar arttı.
Ancak 2019 yılı Temmuz ayında AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın söylemleri ve Türkiye’nin aldığı bazı kararlar Çin’i büyük ölçüde rahatlatacaktı.
2019 yılı Temmuz ayının başında Pekin’i ziyaret eden AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çinli mevkdaşı Xi Jinping’in yanında, “Çin’in Sincan bölgesindeki insanların Çin’in gelişimi ve refahı içinde mutlu bir yaşam sürdüğü bir gerçektir. Türkiye, Türk-Çin ilişkilerindeki uyumu kimsenin bozmasına izin vermez. Türkiye aşırılığa kesin bir şekilde karşıdır ve Çin ile karşılıklı siyasi güveni ve güvenlik işbirliğini güçlendirmeyi arzu etmektedir”ifadelerini kullandı.
Erdoğan’ın bu sözleri tüm dünyayı hayretler içerisinde bırakacaktı. Çin yönetimi bu sözleri uluslararası arenada propraganda malzemesi olarak kullanacaktı.
TÜRKİYE, ULUSLARARASI MEKTUBA İMZA ATMADI
Erdoğan’ın ziyaretinin gerçekleştiği Temmuz ayında BM İnsan Hakları Konseyi’ne üye 22 ülke Çin’e kamplar nedeniyle çok sert bir mektup gönderdi. Türkiye dahil hiçbir müslüman ülke o mektubu imzalamadı.
22 ülke temsilcilerinin imzaladığı ortak mektupta şu ifadeler yer aldı:
“Çin’i, yasalara uymaya, uluslararası yükümlülüklerini yerine getirmeye, Sincan (Doğu Türkistan) ve Çin genelinde din ve inanç özgürlükleri de dahil olmak üzere insan haklarına ve temel özgürlüklere saygı göstermeye çağırıyoruz.
Çin’i, Sincan’da (Doğu Türkistan) Uygur Türkleri ve diğer Müslüman topluluklara mensup azınlıkları keyfi gözaltılardan, serbest dolaşım haklarını ellerinden almaktan uzak durmaya davet ediyoruz”
Ayrıca Çin’e gönderilen mektupta imzası bulunan 22 devlet, Pekin yönetiminden, BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Michelle Bachelet’nin de aralarında bulunacağı uluslararası bağımsız uzmanlar heyetine Doğu Türkistan’a “tam erişim” izni vermesini istedi.
TÜRKİYE’DEN ÇİN’E HEYET GÖNDERME TEKLİFİ
Temmuz 2019’da, Türkiye’den bir heyetin Uygur Türklerinin yaşadığı Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ni ziyaret ederek incelemelerde bulunacağına dair bir açıklama yapılmıştı.
Ancak açıklamanın üzerinden yaklaşık 20 ay geçmesine rağmen bu heyet oluşturulmadı. Heyetin hangi kurumlardan oluşturulacağına dair detay da kamuoyuyla paylaşılmadı.
Heyetle ilgili ilk açıklama, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’ndan gelmişti.
2 Temmuz 2019’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Çin’e yaptığı ziyaretin ardından Çavuşoğlu, Çin’in bir heyetin bölgeye gitmesi konusunda davet yaptığını açıkladı:
“Cumhurbaşkanımızın ziyareti sırasında Çin Devlet Başkanı, Türkiye’den bölgeye bir heyet göndermemizi teklif etmişti. Daha sonra 24 Temmuz’da Çin Büyükelçiliği, bakanlığımıza gelerek bu daveti resmi bir şekilde iletti. Şimdi o bölgeye Çin’in daveti üzerine değişik kurumlardan oluşan yaklaşık 10 kişilik bir heyetimizi göndereceğiz ve oradaki durumu arkadaşlarımız yerinde görecekler.”
30 Temmuz 2019’da yapılan bu açıklamadan sonra, heyetin gideceğine dair AKP’li yetkililer defalarca açıklamalar yaptı.
2019 yılında ayrıca Türkiye ve Çin arasında “Ortak Güvenlik İşbirliği Mekanizması” oluşturuldu, ilk toplantı Aralık 2019’da Çin’de yapıldı.
22 Şubat 2021’de Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi 46. Oturumu’na video konferansla katılan Mevlüt Çavuşoğlu “Çin’in egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı gösterirken, Uygur Türklerinin ve diğer Müslümanların insan haklarının korunmasının öneminin de altını çiziyoruz. Çin’in daveti üzerine, kendi milli heyetimizi de bölgeyi ziyaret etmesi için göndereceğiz.” demekle yetindi.
Bir gün sonra Ömer Çelik de Çin’in “terörle mücadele hakkını savunduklarını” belirtti:
“Biz Çin’in toprak bütünlüğünü, terörle mücadele hakkını da savunuyoruz. Oradan gelen bir takım görüntüleri kaygıyla izliyoruz. Burada Çin makamlarına da söyledik. Ülkemizden bir heyet gitsin şeffaf bir şekilde oradaki hayatı görsün. Çin makamlarıyla işbirliği halinde oranın ziyaret edilmesi ve bu politikaların bir şekilde gözden geçirilmesi gerekiyor.”
Ancak yaklaşık 2 yıl geçmesine rağmen Çin’e gönderilecek heye konusunda hiçbir ilerleme kaydedilmedi.
2016’DAN İTİBAREN ÇİN’İN EKONOMİK BASKISI ARTMAYA BAŞLADI
Pekin hükümetinin Müslüman Uygur azınlığa yönelik baskıcı muamelesi nedeniyle giderek artan uluslararası kınama mesajları ve eleştirilere rağmen Türkiye’nin Çin’le olan ekonomik bağları siyasi alanda olduğu gibi sürekli derinleşti.
Eylül 2020’de Amerikan Foreign Policy dergisinde yayımlanan haberde şu ifadeler yer aldı: “2016-2019 yılları arasında Çin, Türkiye’ye 3 milyar dolarlık yatırım yaptı. İstanbul’daki Kumport konteyner terminalinin yüzde 65’ine Çin sahip. Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün yüzde 51’i Ocak 2020’de Çinli bir konsorsiyum tarafından satın alındı. Çin’in İhracat ve Kredi Sigorta Şirketi, Türkiye’nin Varlık Fonu’na 5 milyar dolar aktardı. Türkiye’nin Bora balistik füzesi, Çinli B-611 füzesi model alınarak 2017’de yapılmaya başladı ve 2019’da Türk ordusu bu füzeyi PKK’ya yönelik operasyonlarda kullanmaya başladı. Huawei’nin de Türk piyasasındaki payı 2017’den 2019’a kadar yüzde 3’ten yüzde 30’a çıktı.”
Türkiye, Kovid-19’a karşı aldığı aşıların büyük bölümünü de Çinli Sinovac şirketinden aldı. Bugüne kadar Çin’den 13,5 milyon aşı alındı ve bu sayının 50 ve ardından 100 milyona çıkacağı açıklandı.
Türk-Çin ortaklığının hızla geliştiğine ilişkin son örnek, Çin teknoloji firması Xiaomi’nin Mart ayı başında İstanbul’da bir mobil telefon fabrikası açması oldu. Çin’in Türkiye’deki son yatırımının açılışına Teknoloji Bakanı Mustafa Varank da katıldı.
Çin’le ekonomik ilişkiler derinleştikçe Ankara’da Pekin hükümetinin Uygurlar’a uyguladığı baskıya karşı sessizlik arttı.
ÇİN, TÜRKİYE İLE SUÇLULARIN İADESİ ANLAŞMASINI ONAYLADI
Çin’de Ulusal Halk Kongresi Daimi Komitesi, Çin ile Türkiye arasında 2017’de imzalanan Suçluların İadesi Anlaşması’nı geçtiğimiz Aralık ayında onayladı.
Anlaşma halen Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde onaylanmayı bekliyor.
TÜRKİYE’YE UYGURLARIN İADESİ KONUSUNDA BASKI ARTIYOR
Çin Dışişleri Bakanı Wang Li’nin, ziyareti öncesinde Ankara’ya Çin’e iade edilmesini istedikleri Uygurlar’ın bir listesini sunduğu söyleniyor. Türk Lirası’nın giderek daha fazla baskı altında kaldığı bu ortamda Çin’den gelecek desteğin hayati önem taşıması, Ankara’yı köşeye sıkıştırabilir.
Görüşmeler sonrası herhangi bir basın açıklaması yapılmayan Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi’nin Ankara temaslarının yansıması önümüzdeki günlerde ortaya çıkacaktır.
Enes Kanter 18 Mart’ın Rektörü Laçiner’e 18 Mart’ta selam çaktı