“Tanıklar var, deliller var ama Yusuf Bilge Tunç ‘yok’” diyen araştırmacı yazar Cafer Solgun, Tunç konusundaki devletin ve kamuoyunun suskunluğun gerekçesinin olayda ‘Gülen Hareketi üyeliği’ isnadının bulunması olduğunu belirtti.
BOLD – Araştırmacı yazar Cafer Solgun, ‘Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği’ için 6 Ağustos 2019’dan beri kayıp olan Yusuf Bilge Tunç’u yazdı. Solgun, “Tanıklar var, deliller var ama Yusuf Bilge Tunç ‘yok’” dedi. Tunç konusunda “Devlet suskun ama kamuoyu da suskun” diyen Solgun, bu suskunluğun gerekçesinin olayda ‘Gülen Hareketi üyeliği’ isnadının bulunması olduğunu belirtti.
TUNÇ’UN EŞİ: HİÇBİR UMUDUM KALMADI
Yusuf Bilge Tunç’un eşinin, iki yılı aşkın bir süredir “kayıp” olan eşiyle ilgili elinden gelen her şeyi yaptığını ama hiçbir sonuç alamamış olmaktan dolayı yorgun, bitkin, üzgün olduğunu belirten Solgun, yazısında Tunç’un eşinin şu sözlerine yer verdi:
“BM’nin kayıp-kaçak olaylarıyla ilgili departmanına başvurmuştuk. Hükümet BM’ye ‘yurt dışına gitmiş olabilir’ şeklinde bir yazı yollamış. BM ve AİHM’de başvurularımız sonucu oluşturulan dosyalar halen açık. Ama sonuçlandırılmıyor. Daha önce ‘kayıp’ başvurusu yapılan ve Emniyette oldukları ortaya çıkan altı kişinin başvuruları da sonuçlandırılmadı. Bu uluslararası kurumlar da ‘temkinli’ bir tutum içinde. Bunun nedenini anlayabilmiş değilim.”
Solgun, “Tunç’un eşi, kocasının akıbetini öğrenmek, aydınlatmak için çaba gösterirken, gözaltına alınıp serbest bırakılmış. Twitter hesabı kapatılmış ve yenisini de açmamış. Ağlayarak, “Çocuklarımı ayakta tutmaya çalışıyorum. Hiçbir umudum kalmadı. Psikolojim bozuldu, tedavi görüyorum” diyor.” ifadelerini kullandı.
AVUKATI: ETKİN SORUŞTURMA YAPILMADI
Tunç ailesinin avukatı Murat Yılmaz, yürütülen soruşturmanın yetersizliğiyle ilgili şu ifadeleri kullanıyor:
“Basit bir hırsızlık ve niteliksiz dolandırıcılık vakasında bile Savcılık ve Mahkemeler tarafından delil olarak başvurulan HTS kayıtları ve buna bağlı olarak BTK sisteminde yer alan lokasyon, konum bilgilerinin halen hiçbir şekilde incelenmiyor, hatta incelenmesi istenmiyor olması, Devletin Zorla Kaçırma Vakalarında kasıtlı bir şekilde ‘Kolektif Suskunluk’ içerisine girdiği iddialarını güçlendirmektedir. Hâlbuki 1899 yılında kurulan ve yüzyılı aşkın bir tarihi bulunan Kriminal Daire Başkanlığının gözle görülemeyen maddi delillerden suçluları tespit ettiği bilinmektedir. Tüm bu imkânlar yok sayılmış, farklı tarihlerdeki resmi başvuru ve dilekçelerine rağmen Savcılığın araçta parmak izi ve DNA incelemesi yaptırma yönünde herhangi bir girişimi olmamıştır.”
YUSUF BİLGE TUNÇ
Savunma Sanayi Müsteşarlığındaki görevinden 15 Temmuz darbe girişiminden sonra KHK ile ihraç edilen Yusuf Bilge Tunç, 6 Ağustos 2019 günü sabah saatlerinde evinden akşam saat 20:00’de döneceğini söyleyerek ayrıldı ve kendisinden bir daha haber alınamadı.
Kamudaki görevinden ihraç edildikten sonra ticaret yapmak için kullandığı araç, “kayıp” olduktan 48 saat sonra Ankara GİMAT’ta yolun kıyısına terk edilmiş olarak ailesi tarafından bulundu.
Avukatlar, etkin soruşturma taleplerine cevap alamıyor. İlgili bakanlıklar susarken, adli makamlar başvurulara, girişimlere rağmen etkin bir araştırma ve soruşturma yürütmüyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Birleşmiş Milletlere (BM) yapılan başvurulara Türkiye’nin verdiği cevap, “Yurt dışına gitmiş olabilir” şeklinde.
Hüseyin Yüce: 1431 gündür içerideyim, 80 gündür hukuk dışı bırakılmıyorum, 17 dilekçe verdim