AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ekonomik kriz ve dolardaki artış nedeniyle oy kaybı yaşıyor. AKP ve Erdoğan, Sezen Aksu tartışmasıyla muhafazakâr seçmeni toparlıyor. 2023’ü ölüm-kalım seçimi olarak gören Erdoğan, terör örgütü PKK Lideri Öcalan’ı da sahaya sürmeye hazırlanıyor. Erdoğan’ın hamleleri ‘ikinci bir 7 Haziran kaosu mu?’ sorusunu sordurtuyor.
BERK YILDIRIM
Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimleri mevcut koşullarda Haziran 2023’te yapılacak. Ancak erken seçim tartışmaları sürüyor. Erdoğan, 2021’de seçim yasasını değiştireceklerini söylemişti. Seçim barajını yüzde 7 veya yüzde 5 düşürmesi beklenen paket ise henüz meclis gündemine gelmedi. Seçim kanununda yapılan değişiklikler ancak bir yıl sonra uygulanabiliyor. Eğer bu değişikliklerle sandığa gitmek istiyorlarsa, 2022 için seçim kapısı kapanmış demektir. Zaten ekonominin çökmek üzere olduğu, sıradan vatandaşın ciddi geçim sıkıntısı çektiği, ağır mağduriyetlerin toplumun her kesimine yayıldığı bir ortamda Erdoğan erken seçime gitmek istemeyecektir. Öte yandan, bağımsız şirketler tarafından yapılan son anketlerde AKP’nin oyu yüzde 30 civarında görünüyor. İktidar ortağı MHP’nin oyu da yüzde 10’u geçmiyor. Bu tabloda, Erdoğan’ın yeniden Cumhurbaşkanı seçilmesi mümkün değil.
YENİ BİR DESTAN PEŞİNDE
Erdoğan’ın erken ya da baskın seçim için yeni bir hikâyeye ihtiyacı var. Bu, Suriye’ye düzenlenecek olası bir askeri operasyon üzerinden yazılacak yeni bir ‘destan’ olabilir. Ancak uluslararası medyayı yakından takip edenler, ABD ve Rusya’nın böyle bir operasyona hiç de sıcak bakmayacağını görecektir. Erdoğan, kendi elleriyle oluşturacağı kaos ortamının ardından ‘Bu kaosu ancak ben çözebilirim’ mesajı vermek de isteyebilir. Böylece en azından AKP’den kopan seçmeni geri getirebilir. 2015 genel seçimlerinde AKP yüzde 40,8 oy alarak tek başına hükümeti kuracak çoğunluğu sağlayamamıştı. Ardından Erdoğan erken seçim kararı almış ve hemen peşinden Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ile terör örgütü PKK arasında çatışmalar çıkmıştı. Ayrıca Ankara’da düzenlenen barış mitingine IŞİD saldırısı olmuş ve 102 kişi hayatını kaybetmişti. İşte böyle bir atmosferde Erdoğan, “Kaosu ancak ben çözebilirim” mesajını vermiş ve sadece beş ay sonra yapılan yeni seçimde, partisinin oyu yüzde 40,8’den yüzde 49,5’e yükseltmeyi başarmıştı. Erdoğan her zamanki gibi korkuya oynamış ve istediğini elde etmişti.
ERDOĞAN İKİNCİ PERDEYE HAZIRLANIYOR
Erdoğan’ın son dönemde izlediği ‘milliyetçi’ daha doğrusu ‘ulusalcı’ siyasetle Kürt seçmeni küstürdüğü aşikâr. Her ne kadar iktidarla PKK arasındaki ‘sulh’ devam etse de bu durum Kürt seçmeni AKP’ye yaklaştırmaya yetmiyor. Yenilenen İstanbul seçimleri öncesi Osman Öcalan TRT’ye çıkmış ve Abdullah Öcalan’ın yazdığı mektup üzerinden Kürt’lere ‘İmamoğlu’na oy vermeyin’ çağrısında bulunmuştu. Milliyetçi partinin lideri de bu çağrıda herhangi bir beis görmemişti. Erdoğan, söz konusu tiyatrodan istediği sonucu alamasa da ikinci perdeyi izlettirmek isteyebilir. Selahattin Demirtaş’ı Abdullah Öcalan’la tehdit etmesi de bunun bir göstergesi. Erdoğan Kürt seçmene ‘Öcalan bizimle birlikte, Demirtaş’ı dinlemeyin’ diyor. Bu hamlenin tutup tutmayacağını da zaman gösterecek.
KAYBETSE DE KOLTUĞU BIRAKMAMAYABİLİR
Erdoğan’ı sadece siyaset üzerinden okumak, bize doğru analiz yapma şansı tanımayacaktır. Cumhurbaşkanının arkasındaki sivil ve askeri bürokrasi desteğini gözden kaçırıp, ülkede yeni bir rejim ihdas edildiği gerçeğini ıskalayıp, tüm mücadelenin siyasi partiler arasında cereyan edeceğine inanmak, devletin genetiğinden bîhaber olmak demektir. Bugün Erdoğan’ın sırtını yasladığı devlet ülkücüler, ulusalcılar ve İslamcılardan oluşuyor. Özellikle Gülen Hareketi’ne yakın isimlerin tasfiyesinin ardından, TSK ulusalcıların eline kaldı. Yine irili ufaklı cemaatler de TSK bünyesinde Erdoğan’a destek veriyor. Emniyet, MHP’ye yakın ülkücülüğe uzak ‘ülkücü’lere bırakıldı. 81 ilin 60’ının başında ‘ülkücü’ emniyet müdürleri var. Terörle mücadele, organize suçlarla mücadele ve istihbarat dairelerinde de yine ‘ülkücü’ ağırlığı var. Ulusalcı-ülkücü-İslamcı koalisyonu, Gülen Hareketi’ni devletten tasfiye etmek için geçici bir konsorsiyum oluşturdu. Önlerine ‘Erdoğan perdesi’ çeken bu konsorsiyum ülkenin dümeninin başında. Doğu Perinçek’İn tabiriyle, gemiye rotayı çiziyorlar. Bu ittifak çatırdamadığı sürece, Erdoğan seçimi kaybetse dahi koltuğu bırakmamakta inat edebilir. Fakat Ankara’ya biraz kulak kabartanlar, çatırdama seslerini duyacaktır. Bu da başka bir yazının konusu olsun. Son olarak şunu hatırlatmakta fayda var. Erdoğan ve ortaklarının en büyük şansı, muhalefet etmeyen muhalefet partileridir.