Dünya
AİHM Başkanı Spano’dan Baransu ve Karaca itirafı: Reddedemem


AİHM’nin tutuklu gazetecilerin dosyalarına öncelik verdiğini söyleyen Spano’ya, 7 yıldır tutuklu gazeteciler Mehmet Baransu ve Hidayet Karaca’nın dosyalarının neden 3. (öncelikli olmayan) kategoride olduğu soruldu. Spano soruya, “Mahkemenin bazı durumlarda yetersiz kaldığı gerçeğini reddedemem” diyerek cevap verdi.
BOLD – Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Başkanı Robert Spano, 2021 yılı değerlendirmesi için basın toplantısı düzenledi.
Tutuklu gazetecilerin davalarının Mahkeme tarafından öncelikli olarak incelendiğini söyleyen Spano’ya TR724’den Ensar Nur tutuklu gazeteciler Hidayet Karaca ve Mehmet Baransu’nun 7 yıldan fazladır AİHM’de bekleyen dosyalarını sordu.
Spano soruya, “Mahkemenin bazı durumlarda yetersiz kaldığı gerçeğini reddedemem” diye cevap verdi.
HIZLI İNCELEMEYİ DENİYORUZ
Medyada yer alan Türk hükumetinin mahkemeye yaptığı baskı iddialarının hatırlatıldığı Robert Spano, “Öncelikle bu çok doğru bir soru gazetecilerin başvuruları konusunda. Örneğin, özellikle 10’uncu maddeyle ilgili olarak Türkiye’deki ihlalleri değerlendirmede Mahkeme oldukça kuvvetli benim görüşüme göre. Çok sık bir şekilde ihlal buluyoruz bu başvurularda. Yakın zamanda çıkan kararlar buna örnek, Türkiye’ye karşı Mehmet Altan, Murat Sabuncu, Ahmet Şık gibi gazetecilerin davaları. Ancak bize bu kapsamda oldukça fazla sayıda başvuru geliyor. Ve zaman alıyor. Biz gerçekten bu davaları hızlı bir şekilde incelemeyi deniyoruz. İki tip başvuruyu birbirinden ayırmak oldukça önemli. İlki gazetecilerin hala cezaevinde olduğu başvurular. Bu başvurularda Mahkemenin tavrı bellidir, bu davalar önceliklidir. Diğer tip başvurular ise, soruda bahsedilen, cezaevinde tutulmuş ancak şu anda serbest olan gazeteciler. Bu başvurularda hesaba katılması gereken başka noktalar olabilir. Ancak sonuç olarak, gazetecilerin davaları Mahkeme için çok önemli çünkü üye devletlerdeki demokratik yönetim konusunu ilgilendiriyor” dedi.
AÇIKLAMAK ZOR
Spano, 7 yıldır tek kişilik hücrelerde tutulan gazeteciler Hidayet Karaca ve Mehmet Baransu’nun dosyalarının neden öncelikli olmayan 3. kategoride olduğuna ilişkin soruya ise, “Evet, benim için Mahkeme önünde bulunan her bir davayı ayrı ayrı açıklamak zor. Bazı özel durumlarda Mahkemenin davaları yeterli süre içerisinde inceleyemediği gerçeğini reddedemem. Bu tam olarak yeni stratejimizin mantığını oluşturuyor. Paradigmayı değiştirmeyi deniyoruz. Ancak sonuçta bu hala zor çünkü biz sınırlı kaynakla çalışan sadece 47 hakimiz toplamda bu davaları kategorize edebilmek için. Ancak ben şunu da reddetmiyorum: Mahkeme hala cezaevinde tutulan gazetecilerin davalarında daha hızlı hareket etmek zorunda. Ancak realite böyle” diyerek cevapladı.
Başkan Spano’nun ardından söz alan AİHM katibi Abel Campos da mahkemenin problemleri olduğunu kabul ederek, bunu gizlememek gerektiğini ve bu problemlerin çözülmesi için büyük efor sarf ettiklerini söyledi.
15 BİNİN YÜZDE 98’İ 2016’DAN SONRA
Türkiye’den gelen yoğun dosyalara ilişkin konuşan Campos, “Problemlerimiz var, olmaya da devam edecek. Bahsettiğiniz gazetecilerin davalarını bilmediğim için onlara yönelik cevap vermeden Türkiye için sunu söyleyebilirim: 15 bin başvuru olduğu için Türkiye’den gelen davalar uzun sürebiliyor. Ancak bu davaları incelemek ve sureci hızlandırmak için büyük bir çaba gösteriyoruz. 15 bin başvurunun yüzde 98’i 2016’dan sonra yapıldı. Evet uzun sürüyor, bu açık, bunu gizlemeyeceğim ancak durum iyileşiyor. Elimizdeki başvuruların sadece yüzde 2’si 2016 öncesinden kalma. Dolayısıyla, genel olarak durum iyileşiyor. Sorduğunuz başvuruları bilmediğim için onlar özelinde cevap veremiyorum” diye konuştu.
15 Temmuzcu başkanın tehditleri bedava değilmiş: 500 milyonluk 48 ihale
İlginizi Çekebilir
-
Sedef Kabaş 49 günde tahliye oldu ama cezaevleri hâlâ gazetecilerle dolu
-
Bir günlük cezaevinin şovunu yaptılar: Baransu’nun 7 yıldır hücrede kalışına dilsiz kaldılar
-
Karaca ve Baransu 7 yıldır hücrede adalet bekliyor: AİHM, Erdoğan’ın tehditlerine boyun eğmemeli
-
Taraf davası Aziz Nesin hikayesi gibi: Gazeteciler yapmadıkları haberden 6 yıldır yargılanıyor
-
Taraf davasında Mehmet Baransu’nun tutukluluğunun devamına karar verildi
-
7 yıldır tutuklu olan Hidayet Karaca’dan yeni fotoğraf: 2 bin 557 gündür hapiste
Dünya
Çavuşoğlu’nu ağırlayan İsrail Dışişleri Bakanı Lapid Türk pasaportu ve döner istedi


Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile İsrail ziyareti sonrası basın açıklaması yapan İsrailli Bakan Yair Lapid, Tevrat’a göre her İsraillinin Türk pasaportu hakkı olduğunu söyledi. Lapid, Çavuşoğlu’nun Türkiye davetini ise “döner olacaksa gelirim” diyerek cevapladı.
BOLD – Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 15 yıllık aradan sonra İsrail’i ziyaret eden ilk Türk dışişleri bakanı oldu.
Mevkidaşı Yair Lapid ile bir araya gelen Çavuşoğlu, görüşme sonrasında düzenlenen basın toplantısında “yeni bir başlangıç” mesajları verdi.
İsrail ve Türkiye’nin bölgedeki iki önemli güç olduğunu ve çok uzun bir ortak tarih ve geçmişe sahip olduğunu vurgulayan Lapit Tevrat’tan da alıntılar yaptı.
Lapid, ilk kez Türkiye’nin Harran kentinde kitap gönderilen İbrahim Peygamberin, “Ülkenizden ailenizden ve atalarınızın evinden ayrılıp size gösterdiğimiz topraklara gidin” denilmesi üzerine buradan yürüyerek İsrail topraklarına vardığını, çocuklarından Yahudi toplumunun doğduğunu anlattı.
Bunları anlattıktan sonra Çavuşoğlu’na dönen Lapid, “Konsolosluk hizmetlerinizi korkutmak istemiyorum sayın Bakan, ama bizim kitabımıza göre aslında hepimiz Türkiye’den geliyoruz ve hepimiz aslında Türk pasaportu alma hakkına sahibiz” dedi.
İSRAİLLİLER SİZİ ÇOK SEVİYOR
Çavuşoğlu’na “Sayın Bakan, diplomasinin ötesinde İsrailliler Türkiye’yi çok seviyor” diyen Lapid sözlerini şöyle noktaladı: “Bu kadar basit. Her gün onlarca uçuş İsrail’den ayrılıyor Türkiye’ye geliyor. Binlerce İsrailli sizin kültürünüzü, müziklerinizi, güzel plajlarınızı, güzel pazarlarınızı çok seviyorlar… Bugün ilişkilerimizi daha da geliştirmek için yeni bir çerçeve oluşturmuş olduk. Bundan sadece bizler değil önümüzdeki yıllarda çocuklarımız da faydalanacak.”
DÖNER OLACAKSA GELİYORUM
Mevlüt Çavuşoğlu, toplantı sonunda Lapid’i Türkiye’ye davet ederek “Türkiye’ye ziyaretinizi dört gözle bekliyorum” dedi. Lapid’in “Döner kebap olacaksa geliyorum” yanıtı gülüşmelere neden oldu.
Adalet can çekişiyor: Hukuk mizah malzemesi olmaktan öteye gidemiyor


Tayyip Erdoğan’ın Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya üyeliğine karşı tavrının Rusya tehdidine yönelik seri önlemler almayı hedefleyen NATO içerisinde şimdilik bir çatlak meydana getirdiği görülüyor. Erdoğan’ın bu beklenmeyen çıkışı sonrası gözler haziran sonunda toplanacak NATO Liderler Zirvesi’ne çevrildi. Türkiye halihazırda söz konusu devletlerin başvurusunu veto edeceğini açıklayan tek üye ülke konumunda. Bunun Türkiye adına bir pazarlık kozuna döndüğüne dair genel kanı güçleniyor. Erdoğan istediklerini alabilecek mi? Bunu zaman gösterecek.
BOLD – NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, 18 Mayıs 2022 tarihinde Finlandiya ve İsveç temsilcilerinin resmi başvurularını kabul ettikten sonra NATO üyelerinin çabuk karar almakta kararlı olduklarını ifade etti. İsveç ve Finlandiya’nın gelişmişlik endekslerinde üst sıralarda yer alması ve ordularının bir süredir NATO ile geliştirdiği ilişkiler hesaba katıldığında üyeliğe uygun olduğu düşünülüyor.
BALTIK DENİZİ NATO GÖLÜ OLACAK
Bununla birlikte bu devletlerin üyelik başvurularının kabul edilmesi halinde NATO’nun güvenlik kalkanında baltık bölgesindeki açık kapatılmış olacak, bu bölgede NATO etki alanı genişleyecek hatta Baltık Denizi bir bakıma “NATO gölü” olacak. Ayrıca pakta halihazırda 19 bin 250 personeli olan Fin ordusu ile 14 bin 600 personeli olan İsveç ordusu da dahil edilmiş olacak.
İSVEÇ ÜS KURDURMAYACAK
Rusya ise bu girişimi kendi güvenliğine yönelik bir tehdit olarak algılıyor fakat Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya üyelik kararlarına yönelik tepkisi farklılık arz ediyor. Basın toplantısında Finlandiya’nın üyelik başvurusuna yönelik bir soruyu yanıtlayan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova “Bütün parametreler temel alınarak bu karar her şeyden önce ordu tarafında alınacak” diyerek askeri bir karşılığının olabileceğini ima ederken, Dışişleri Bakanlığı İsveç’in başvurusuna yönelik tepkilerinin bu ülkeye yabancı askeri üsler ve silahların konuşlandırılmaması şartına bağlı olacağını açıkladı.
ERDOĞAN NE İSTİYOR?
Erdoğan, 19 Mayıs tarihinde gençlerle buluşmasında kendisine yöneltilen soruya verdiği cevapla veto kararının sebebini, söz konusu devletlerle yaşanan diplomatik sorunlarla ilişkilendirdi. Cevabında bu iki devletin “terör yuvası” olduğunu, Türkiye’nin mücadele ettiği “terör örgütlerine maddi ve silah desteği sağladığını” ifade etti. Ayrıca bu devletlerin Kıbrıs sorunu ile ilgili Türkiye’nin tezini desteklemediklerini belirtti. Erdoğan, İsveç ve Finlandiya’nın Türkiye’ye göndereceği heyetleri kesin bir dille kabul etmeyeceğini belirtirken Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Türkiye’nin bu devletlerin üyeliğine kapıyı kapatmadığı ifade etti. Hem Erdoğan’ın hem de Kalın’ın beyanları, NATO ve söz konusu devletlerle yürütülmek istenen bir pazarlık girişimi olarak görülüyor. Peki Erdoğan’ın istekleri neler?
Bloomberg’de yer alan bir haberde bir Türk yetkililerin beyanlarına dayandırılarak talepler şu şekilde listelendi:
-Ankara, NATO üyeliği için herhangi bir yeni adayın, hem Türkiye içinde hem de Suriye ve Irak’ta sınırlarının ötesindeki terör endişelerini kabul etmesini istedi.
-Türkiye, İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılmasına izin verilmeden önce yalnızca terör örgütü PKK’yı değil, ona bağlı kuruluşları (YPG) ve yapılanmaları da kamuoyu önünde kınamasını ve terör örgütü olarak tanınmasını talep etti.
-Türkiye’nin YPG’yi sınırdan geri itmek için, 2019’da Suriye’ye girmesinin ardından İsveç ve Finlandiya’nın diğer bazı Avrupa Birliği üyeleriyle birlikte Türkiye’ye uyguladıkları silah ihracatı kısıtlamalarına son verilmesi istendi.
-Türkiye, Rusya’dan S-400 füze savunma sistemleri satın aldıktan sonra çıkarıldığı F-35 programına yeniden dahil olmayı talep etti.
-Yeni F-16 savaş uçaklarının ve modernizasyon kitlerinin verilmesi istendi.
-S-400’ler sebebiyle Türkiye’ye uygulanan yaptırımların kaldırılması talep edildi.
MESELE HALKBANK DAVASI MI?
Ayrıca basına yansıyan bilgilere göre Türkiye’nin aralarında Gülen Hareketi mensuplarının da olduğu 33 kişiyi terör örgütü üyesi olmak iddiasıyla söz konusu devletlerden istediği ortaya çıktı. Gazeteci Adem Yavuz Arslan ise sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı paylaşımda ABD’ye giden bir heyetin yakın zamanda başlaması beklenen Halkbank davasını engellemek üzere çalıştığını ifade ederken bu davanın da esas olarak Erdoğan’ın pazarlık masasında olduğunu belirtti.
İÇ POLİTİKAYA MALZEME YAPTI
Erdoğan’ın çıkışı Türkiye’de muhalefetin de tepkisini çekiyor. CHP Sözcüsü Faik Öztrak, “Bir dış politika konusunu oy devşirmek için iç politikaya malzeme etmeye başladı” dedi. Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ise Erdoğan’ın çıkışındaki tutarsızlığa değindi. Babacan “Madem İsveç ile Finlandiya’ya böyle davranıyorsunuz; PKK’yı terör örgütü kabul etmeyen, başkentinde PKK’nın bürosu olan bir ülke var: Rusya. Rusya’ya neden meydan okumuyorsunuz?” dedi.
TÜRKİYE İLE İYİ OLACAĞIZ
19 Mayıs tarihinde İsveç başbakanı Magdalena Andersson ve Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinisto’yu Beyaz Saray’da ağırlayan ABD Başkanı Joe Biden’a “Türkiye’yi tekliflerini kabul etmeye ikna edebilir misiniz?” diye sorulduğunda ise “Türkiye’ye gitmiyorum ama sanırım iyi olacağız” dedi. Niinisto ise “NATO müttefiki olarak Türkiye’nin güvenlik endişelerinin giderilmesi konusunda mutabıkız. Terörü ciddiye alıyoruz ve her türünü kınıyoruz” dedi.
New York Times gazetesinde yayınlanan bir haberde NATO’nun başvuruları hızlandırılmış olarak işleme sokmasıyla ilgili ilk girişimi Türkiye’nin bloke ettiği ifade edildi. Planlanan takvime göre, İsveç ve Finlandiya’nın üyeliklerine yönelik teknik sürecin Haziran sonunda yapılacak NATO Liderler Zirvesi’ne kadar tamamlanması ve devamında liderler tarafından üyeliklerinin onaylanması bekleniyor. Ardından İsveç ve Finlandiya’nın katılımının üye ülkelerin parlamentolarında tek tek onaylanması da gerekecek. Türkiye bu sürecin her aşamasında veto hakkını kullanarak söz konusu devletlerin üyeliğine engel olabilir. Bunu biraz da Erdoğan’ın yürüttüğü pazarlık politikası belirleyecek.


İsveç’in önde gelen 17 yayıncı, sanatçı, entelektüel ve yazarı, İsveç gazetelerinde yayınladıkları ortak bir makaleyle Türkiye tarafından iadesi istenen gazeteci ve yayıncıları Erdoğan rejimine teslim etmemesi için İsveç hükumetine çağrıda bulundu.
BOLD – Finlandiya ve İsveç, Rusya’nın Ukrayna işgali sonrası askeri tarafsızlık politikasını sona erdirerek NATO’ya başvurma kararı almıştı. İsveç ve Finlandiya’da sürgün hayatında yaşayan gazeteci ve yayıncıları Türkiye’ye iade etmesi halinde İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine sıcak bakacağını söyleyen AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şantajına boyun eğilmemesi çağrısında bulunan İsveç’in önde gelen aydınları bir makale yayınlayarak ortak bir çağrıda bulundu.
İsveç’in en büyük gazeteleri Aftonbladet, Expressen, Dagens Nyheter, Svenska Dagbladet ve İsveç Gazeteciler Federasyonu’nun yayın organı Journalisten 17 meşhur İsveç’li yazar, yayıncı, gazeteci ve ifade özgürlüğü örgütleri temsilcileri “Yayıncıları Erdoğan’a teslim etmeyin!” başlığı altında bir çağrı yayınladı.
İsveç ve Finlandiya’nın savunma ittifakı NATO’ya üyelik başvuruları ile birlikte, Türkiye Devlet Başkanı Erdoğan bir dizi şart ileri sürdü. Şartlardan bir tanesi; Türkiye kökenli birçok İsveçli gazeteci, yazar ve yayıncının Türkiye’ye teslim edilmesi. Türkiye’nin talebi bütün İsveç’te olduğu gibi, yayın ve ifade özgürlüğü için çalışan bizler açısından da haklı olarak endişe ve rahatsızlık yarattı. Recep Tayyip Erdoğan’ın demokrasiyi demonte ettiği ve Türkiye’de hukuk devletinin bir özlenen hatıra (anı) durumuna gelmiş olduğu artık bir sır değildir. Erdoğan bütün yasama, yargı ve yürütme organlarını kendi elinde toplamıştır. Erdoğan, kendisi ile birlikte olmayan gazetecileri ve diğerlerini susturmakta ve hapishaneye atmaktadır. Bu tutumuna maruz kalanlar politikacı, yazar, şarkıcı, Youtuber olabilir. Bu liste daha da uzatılabilir. Erdoğan’ın keyfi yönetiminden en ağır biçimde mağdur olanlardan birisi, iş insanı ve insan hakları savunucusu Osman Kavala’dır. Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu, Osman Kavala’nın hapis edilmesinin İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi hükümlerinin çiğnenmesi anlamına gelmesi nedeni ile Avrupa Konseyi üyesi olan Türkiye’ye karşı bir yaptırım sürecini başlatma kararı almıştır. Bu bağlamda biz aynı zamanda, tanınmış gazetecilerden Can Dündar’a yönelik İstanbul’da, Erk Acarer’e yönelik Berlin’de ve Ahmet Dönmez’e yönelik Stockholm’de gerçekleştirilen saldırı ve suikast girişimlerini de hatırlatmak isteriz. Kendi sınırlarından çok uzakta bulunan ve kendisini eleştirenleri susturmak isteyen bir rejime, İsveç hiçbir koşul altında, yayıncıları teslim edemez. Bizler, Erdoğan’ın İsveç’te özgür olmak için sığınmış olan insanların kendisine teslim edilmesi konusundaki siyasi manevrasını, ifade özgürlüğü hakkındaki kendi anlayışını ülkemiz İsveç’e ihraç etmek girişimi olarak anlamaktayız.
İsveç’in NATO üyeliğine karşı veto hakkını istismar eden Erdoğan’ın tuzağına düşmemize izin vermeyin! Düşünce ve ifade özgürlüğünü hiçbir koşulda pazarlık konusu yapmamalıyız! Düşünce ve ifade özgürlüğüne sahip çıkın! Kürt diline sahip çıkın! Türkiye’deki baskılardan kaçmış olan yayıncıları teslim etmeyin!
Çağrıya imza atan yayıncı, yazar ve entelektüeller:
ROBERT ASCHBERG, Yayıncılar Kulübü Başkanı
KURDO BAKSI, Yazar
JESPER BENGTSSON, İsveç Pen Başkanı
ANDERS Q BJÖRKMAN, Svenska Dagbladet gazetesi Kültür Şefi Yardımcısı
HELENA GIERTTA, Journalisten gazetesi Şef Redaktörü
GÖRAN GREIDER, Yazar, Kanaat Önderi ve Dala Demokraten gazetesi Şef Redaktörü
ERIK HALKJAER, Sınırsız Gazeteciler Başkanı
ALEX HARIDI, İsveç Drama Oyuncuları Sendikası Başkanı
ULRIKA HYLLERT, Gazeteciler Sendikası Başkanı
LISA IRENIUS, Svenska Dagbladet gazetesi Kültür Şefi
LISA NILSSON, Müzisyen/Artist
ÖZZ NUJEN, Oyuncu/Sanatçı
KARIN OLSSON, Expressen gazetesi Yardımcı Şef Redaktörü ve Kültür Şefi
KARIN PETTERSON, Aftonbladet gazetesi Kültür Şefi
AGNETA PLEIJEL, Yazar
GRETHE ROTTBÖLL, İsveç Yazarlar Birliği Başkanı
BJÖRN WIMAN, Dagens Nyheter gazetesi Kültür Şefi


Böyle giderse herkes “Dombra” dinleyecek


Çavuşoğlu’nu ağırlayan İsrail Dışişleri Bakanı Lapid Türk pasaportu ve döner istedi


Adalet can çekişiyor: Hukuk mizah malzemesi olmaktan öteye gidemiyor
Öne Çıkanlar
-
Gündem1 day önce
Antalya gözaltında tutulan öğrenci ve öğretmenler tutuklandı
-
Gündem2 days önce
TSK’dan ihraç askeri öğrencilere operasyon: 81 gözaltı
-
Politika1 day önce
İşte Erdoğan’ın Ensar’lı TÜRGEV’li “ABD’ye kaçış planı”: AKP’yi telaş sardı
-
BOLD ÖZEL2 days önce
Felçli kadınlara hapiste işkence: Ağrılardan duramıyorum, resmen işkence çektiriyorlar
-
Dünya1 day önce
Türk öğretmenleri Erdoğan’a iade eden Moldova eski Cumhurbaşkanı Dodon’a yolsuzluk şoku
-
Analiz1 day önce
Erdoğan kaçarsa geride kalanlara ne olacak
-
Gündem20 hours önce
Eski AKP İl Başkanı Temurci, 15 Temmuz’da silah dağıtıldığını doğruladı
-
Gündem1 day önce
“Kaçış planı” planları değiştirdi: Bugüne kadar seçime sıcak bakmayan AKP ilk kez “sandık” dedi