AKP’li Bülent Arınç ile liseden beri tanışan Manisalı esnaflardan 85 yaşındaki Nusret Muğla, Gülen Hareketi soruşturmaları kapsamında bir yıldır tutuklu olduğu Manisa T Tipi Cezaevinde koronavirüs kaptıktan sonra hayatını kaybetti. Muğla’nın vefatı sonrası Arınç, Twitter hesabından açıklama yaptı.
BOLD – Bank Asya’ya para yatırdığı, Manisa’daki Feza Derneği’ne üye olduğu ve Nevbahar adlı grup kurdukları için 6 yıl 3 ceza alan Nusret Muğla, koronadan dolayı cezaevinde vefat etti.
Geçen yıl Ocak ayında yeniden cezaevine girdikten sonra rahatsızlığı nedeniyle sürekli hastaneye gidip gelen ve bu nedenle devamlı olarak karantina koğuşunda kalan Muğla, karantina koğuşunda kaptığı koronavirüs nedeniyle dün 85 yaşında vefat etti.
Lise yıllarından beri tanıştığı dostu için bugüne kadar herhangi bir girişimde bulunmayan ve açıklama yapmayan eski Meclis Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, vefatının ardından Nusret Muğla için Twitter hesabından bir yazı paylaştı.
Nusret Ağabeyin ardından… pic.twitter.com/wGDx8ZLw00
— Bülent Arınç (@bulent_arinc) February 14, 2022
İşte Bülent Arınç’ın Nusret Muğla’nın ölümünün ardından kaleme aldığı yazı:
“Nusret Ağabeyin Ardından….
Nusret Ağabey ile lise yıllarımda tanışmıştım. Küçük berber dükkanlarında ortağı Kenan ile çalışırlardı. Zaman içerisinde dost olmuştuk Güler yüzlü, tatlı dilli bir insandı… Risale-i Nurları okur. firsat bulursa insanlara iman ve Kur’an hakikatlerini anlatır, herkese ikramda bulunurdu. Üniversite yıllarım ve ardından avukatlığa başladığım dönem de Nusret Ağabey ile dostluğumuz devam etti. Bazen çay sohbetleri yapar, kendisi gibi pırıl pırıl insanlarla kitap okur, sohbet yapardık. Sonra berberlikten ayrıldı ve küçük bir kavaf dükkanı açtı. Aynı hizmetine orada devam etti: artık Kavaf Nusret Ağabey olmuştu. Sonta “Hizmet Hareketi” olarak bildiği yolda eğitim faaliyetlerine destek olmaya başladı.
Kısıtlı imkanlarını bu yolda kullandı. Topladığı zekat, fitre ve çiftçilerden aldığı ayni yardımlar ile okulların yapım masrafına destek oluyordu. Kendisimi sevenlerin Nusret Ağabeyi artık eğitim gönüllüsüydü.
15 Temmuz’da yaşanan hain darbe girişimi ülkemizin üzerine bir felaket gibi çöktü. Uçaklar, helikopterler, tanklar bomba ve kurşun yağdırdı, meclisimiz bombalandı… Bu hain girisim, onlarca şehit ve gazimizin canını fedakarca hiçe savmasivla ancak önlenebildi. Bugünden hemen birkaç gün sonra Nusret Ağabeyin de birçok arkadaşı gibi “silahlı terör örgütü üyesi olmak” iddiası ile tutuklandığını öğrendim. Bırakın silahı, eline bir gün çakı dahi almamış, kimseye kaba bir söz söylememiş, her defasında “Biz muhabbet fedaileriyiz husumete vaktimiz yok” diyen o güzel insan, bankaya para yatırmak. eğitim vakfında görev almak, gençlerle ilgilenmek gibi malum suçlamalar ile hüküm giymış ve ardından tahliye edilmişti.
Kendisine 2 yıl önce geçmiş olsun ziyaretinde bulunmuştum Kimseye kırgın ya da küskün değildi 15 Temmuz hain darbe girişiminin bir felaket olduğuna inanıyor ve kendisinin ve arkadaşlarının haksız yere terörist olma iddiası ile yargılandığını, bunun aileler için büyük travmalara neden olduğunu düşünüyordu. Haksızlıkların giderilmesi için benim de elimden geleni yapmamı istemişti. Hakkındaki karar onandıktan sonra cezaevine alındı. Kalp ve çeşitli rahatsızlıklardan dolayı çok sayıda ilaç kullanıyor, kendi başına hayatını idame ettirmekte güçlük çekiyordu. Maalesef tam teşekküllü üniversite hastanesinden alınan raporlar Adli Tip Kurumu tarafından onanmadıği için cezaevi şartlarında kalmaya devam etti.
Hastalığı şiddetini artırdı ve maalesef kovide yakalanarak dün 84 yaşında hayata gözlerini yumdu.
Bu güzel insanla olan hikayemin kısaca özeti budur; kendisine dair anılarımı kalbimin en müstesna köşesinde saklayacağım.
Peki ardından söylenmesi gerekenler nedir?
Cezaevi şartları hasta mahkumların tedavileri ve tedavi süreçlerinde gerekli koşullar açısından uygun değildir. Kalp ameliyatı olması gerekenler var, kanser hastaları var. Tedavileri mevcut şartlar altında mümkün değil. Bu insanların cezaevinde kalmasının kamuya hiçbir faydası yok. Cezalarının büyük bölümünü zaten cezaevinde geçirmiş insanlar. İnfazlarının ertelenmesinin kamusal faydalarının olduğu gibi bu insanların daha kolay şifa bulabilmelerine de imkan sağlayacaktır. Anayasamızın 17 maddesine göre cezaevlerinde dahi olsalar vatandaşların mutlaka insan onuruna yaraşır bir hayat yaşamaları gerekiyor. Çoklu ilaç kullanan. çocukları ile birlikte cezaevinde kalan kanser hastaları var, üstelik kovid riski altındalar Bunların infazının ertelenmesi Adli Tip Kurumunun raporları onaylamasına bağlı. Eğer kurum, söz konusu raporları onaylar ise cezaevinden infazları ertelenerek çıkacaklar, belki iyileşmeyecekler ama ev ya da hastane şartları altında tedavileri mümkün olabilecek. Doktorlar inançlı olur, merhametli olur, adaletli olur. Onlar, Hipokrat yemini etmiş insanlardır. Bu insanların cezaevinde kalıp ölüme terk edilmesinin size, yargıya, toplumsal bütünlüğümüze ne gibi bir zaranı olabilir? Lütfen bunları düşünün ve bu şekilde hareket edin.
Burada sadece Anayasa’nın 17 maddesi değil, Cumhurbaşkanının da af yetkisi önem taşıyor. Sayın Sezer de, Gül de, Erdoğan da bazı hükümlüler için de bu yetkilerini kullanmışlardı. Kaldi ki Adli Tıp Kurumu, kendisine kanun ve yönetmelikler ile verilen yetkiyi hiçbir makam ve mevkiden korkmadan. hukuka uygun şekilde kullansa Cumhurbaşkanın af yetkisini kullanmasına dahi gerek kalmayacaktır.
Bu konudaki tek muhatabım 15 Temmuz gecesi eline silah almamış, hiçbir şekilde silahlı eylemde bulunmamış, kendi hallerinde Türkiye’nin her yerinde imamı, müezzini, öğretmeni, doktoru, esnafi, emeklisiyle “Sen bu örgütün üyesisin” denerek cezaevine doldurulmuş insanlardır.
Sonsöz:
Nusret Ağabey hakkını helal et.
Ben, senin ve senin durumunda olanlar için kamuoyunun şahit olabildiği ve olamadığı tüm mecralarda, sesimin ve gücümün yettiğince bildiğim doğruları söyledim. Ama gözler kararmıştı, köşebaşlarını tutan zebaniler kan ve intikam ateşiyle yanıyorlardı. Doğru bildiklerimi söylediğim için ben de hakaret gördüm, azarlandım, horlandım, Fetöcü olarak hedef gösterildim. Sana ve arkadaşlarına faydalı olamadığım gibi kendime de faydalı olamadım.
Ama inanıyorum ki bu da geçer ya Hu.
“Göz yaşarır. kalp mahsun olur.
Fakat biz Rabbimizin razı olacağı şeylerden başkasını söylemeyiz.”