Eski binbaşı Barış Dedebağı, sosyal medya hesabından yaptığı yayınla 15 Temmuz gecesi polis yeleğiyle geldiği zırhlı birliklerdeki askerlere yaptığı işkenceleri bir bir anlattı. İşkencenin itirafı niteliğindeki Dedebağı’nın sözleri 15 Temmuz ve sonrası yapılan işkenceleri bir kez daha tescilledi.
BOLD ANALİZ – “Kabzayı geçirdim buna bir tane. Bir tane de tekme vurdum. Bir üsteğmene 3-4 yumruk vurdum. Boğazını sıktım birkaç sefer. Bir tane de yüzüne tükürdüm. O da bana tükürünce birkaç tane daha vurdum. Düşman bana zevk verir, çatışmada adrenali yükselip zevk alan biriyim” diye anlatıyordu eski Binbaşı Barış Dedebağı, 15 Temmuz gecesi polis yeleğiyle geldiği zırhlı birliklerdeki askerlere yaptığı işkenceleri. Böylece 15 Temmuz sonrası yapılan işkenceleri itiraf edenler kervanına Ali Türkşen’in ardından eski binbaşı Barış Dedebağı da katıldı.
15 Temmuz gecesinin işkenceci isimlerinden Barış Dedebağı, kendini savunmak isterken itiraf etti: ”Tekme vurdum, yumruk vurdum, boğazını sıktım. Düşman bana zevk verir, çatışmada adrenali yükselip zevk alan biriyim.” pic.twitter.com/tvPuPCdzlv
— BOLD (@BOLDmedya) April 3, 2022
“KAHRAMANSIN NİYE İSTİFA ETTİN? NİYE KAÇIYORSUN?”
Ankara’daki Zırhlı Birlikler Komutanlığı’nın bağlı bulunduğu Kara Kuvvetleri Eğitim Doktrin Komutanlığı (EDOK) davasında yargılanan eski korgeneral Metin İyidil, tutuklanmasına neden olduğunu ileri sürdüğü Dedebağı ile şu sözleri sarf ediyordu mahkemede:
“Darbe girişimini öğrendikten 4 saat sonra kışlaya geliyor, disiplin subayı olduğunu söylüyor, ama üzerinde polis yeleği var. Üzerinde polis yeleği olan kişi polis değil. Kimin, neyin polisi olduğu belli olmayanlara nasıl teslim edecektim darbecileri? Gelen adamların tipinden, kıyafetinden emin ve hoşnut olmadım. Böyle bir kişinin kahraman olmasını da sizin takdirlerinize bırakıyorum.”
İyidil, ifadesinin şu sözlerle sonlandırıyordu: “Bu kişi 2 gün sonra TSK’dan istifa etti, ayrıldı. Madem iyi işler yaptın, kahramansın niye istifa ettin, niye kaçıyorsun?”
15 Temmuz sonrası ‘kahraman’ ilan edilen Barış Dedebağı’nın aslında neden görevi bıraktığının cevabı İyidil’in sorduğu sorularda gizli.
Bir kere kayıtlara giren işkence suçundan paçayı kurtarmak mümkün olmuyor. Çünkü zamanaşımı işlemiyor. “Şikayete bağlı olmayan” bu suçu işleyenleri artık ‘evrensel yargı yetkisi’ ilkesi kapsamında Almanya ve Fransa gibi ülkeler kendi ülkelerinde işlenmemiş olsa bile yargılamaya başladılar.
ZAMANAŞIMI İŞLEMİYOR
TCK’nın 94. maddesine göre işkence suçunda dava zamanaşımı süreleri işlemiyor. Dava zamanaşımı, bir suçun işlendiği tarihten itibaren belli bir süre geçtiği halde dava açılmamış veya dava açılmasına rağmen kanuni süre içinde sonuçlandırılmamış ise ceza davası düşüyor. Ancak işkence suçu açısından dava zamanaşımı süresi işlemediğinden, suçun üzerinden ne kadar uzun süre geçmiş olursa olsun yine de soruşturma açılıp ceza verilebiliyor.
ŞİKAYETE TABİ DEĞİL, KİŞİ ŞİKAYETTEN VAZGEÇSE DE DAVA DÜŞMÜYOR
İşkence suçu, şikayete tabi suçlar arasında yer almadığından, herhangi bir şikayet süresi bulunmuyor. Savcılığın, işkence suçu işlendiğini öğrenir öğrenmez kendiliğinden soruşturma başlatması gerekiyor. Kişinin şikayetten vazgeçmesi de ceza davasının düşmesi sonucunu doğurmuyor.
AĞIR CEZA YARGILIYOR, MÜTESELSİL SORUMLULAR YARGI ÖNÜNE ÇIKARILIYOR
İşkence ağır ceza gerektiren bir suç olduğundan yargılama yapma görevi, ağır ceza mahkemesi tarafından yapılıyor. Yine TCK’ya göre, bu suçu işleyen veya bildiği halde engellemeyen tüm kamu görevlileri müteselsil sorumlu yargı önüne çıkarılıyor.
‘EVRENSEL YARGI YETKİSİ’ İLKESİ İLE ARTIK HER ÜLKEDE YARGI ÖNÜNE ÇIKARILABİLİRLER
İşkence suçu işlendiği ülkede cezalandırılmasa bile artık bu suçları işleyenler başka ülkelerde de yargı önüne çıkarılabiliyor. İşkence, insanlığa karşı suçlar, savaş suçları ve soykırım konusunda birçok ülke artık ‘evrensel yargı yetkisi’ ilkesini devreye soktu.
Almanya’da, 2002 yılında, bu tür suçların soruşturulması ve kovuşturulmasını kapsayan evrensel yargı yetkisi ilkesi kabul edildi.
Bu adımla Almanya, yargılama yetkisini, “uluslararası toplumu bir bütün olarak etkileyen en önemli suçları” da kapsayacak şekilde genişletmiş oldu. Bu nedenle bu suçların failleri, suçun işlendiği yer, sanığın uyruğundan bağımsız olarak, Alman mahkemelerinde yargılanarak cezalandırılabilir. Fransa da buna benzer bir uygulamayı başlattı.
Suriye’de savaş suçu ve işkence suçlarına karışan 2 devlet görevlisi Almanya’da yargı önüne çıkarıldı. 2015 yılında da Ruandalı Hutu lideri Ignace Murvanashkaya ve yardımcısı yargılanmıştı.
Türkiye’de özellikle 15 Temmuz sonrası yaşanan işkence ve insanlığa karşı suçların da evrensel yargı yetkisi ilkesi çerçevesinde Almanya’da yargı önüne getirilmesi için çalışmalar bulunuyor.
Bu konuda Alman mahkemelerine bazı başvurular da yapıldı ve özellikle işkence olaylarına karışan devlet görevlileri Alman mahkemelerine iletildi.
ALİ TÜRKŞEN, ASKERLERE ‘DOMUZ BAĞI’ YAPTIĞINI TV’DE İTİRAF ETTİ
15 Temmuz ve sonrası yapılan işkenceleri ilk itiraf eden kişi eski SAT komandosu Ali Türkşen oldu. Ali Türkşen, 15 Temmuz gecesi İstanbul Beykoz’da SAT Komutanlığı’nda askerleri domuz bağı vurduğunu televizyonda itiraf etti.
Cüneyt Akman’ın programında “Ben işkence yapmadım. Binbaşıyı bağladılar, evet domuz bağıyla, kahve mi söyleyecektik” diyen Türkşen, “O akşam adamlarla boğuşurken kılıcı fazla sallamışız” ifadesini kullandı.
Türkşen, askerlere domuz bağı yaptığını “Baştan öyle tutuldu ama…” sözleriyle de kabul etti.
Ali Türkşen adlı işkenceci Domuz bağını resmen itraf etmiş. Aynen şöyle diyor: “Baştan öyle tutuldu ama…”
Daha ne olacaktı, ölene kadar mı tutacaktınız.
EşitAdil İnfaz pic.twitter.com/sqHMhnWNv2— Harun Odabaşı (@odabasiH) April 13, 2020
Ali Türkşen’in askerlere işkence yaptığına ilişkin mahkeme kayıtlarına da ifadeler girdi. TSK’dan ihraç edilen deniz binbaşı Tahsin İşlekel, mahkemede verdiği ifadesinde, domuz bağını şu sözlerle anlattı:
“… emekli olduğunu düşündüğüm kıvırcık saçlı bir astsubay ile Ali Türkşen içeri girdi. Masada oturduğum yerden beni çağırdı. ‘Odanın ortasında çök’ dedi. Astsubay beni ellerimden ve ayaklarımdan bağladı. Ellerimi ve ayaklarımı birbirine bağladı. Ellerim ayaklarım arkadan bağlı domuz bağı beni yüz üstü yere yatırdılar. Bacağınızı oynattığınızda kolunuz, kolunuzu oynattığınızda bacağınız acıyacak şekilde bağladılar. Suratım yerdeydi. ‘Tuvalete de gidemez. Altına yapsın’ dediler.”
15 TEMMUZ’DA ANKARA’DA ASKERLERE YAPILAN İŞKENCELER
15 Temmuz sonrası gözaltına alınan eski orgeneral Akın Öztürk başta olmak üzere rütbeli askerlere de günlerce ağır işkenceler yapıldı. O dönem Anadolu Ajansı ve iktidara yakın medya askerlere yaptıkları işkencenin görüntülerini yayınlamaktan çekinmedi.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın yaveri Yarbay Levent Türkkan’ın işkence edilmiş yara-bere içindeki hali hafızalardaki yerini koruyor.
İstanbul’da emniyette gözaltında gördüğü işkencenin ardından hayatını kaybeden öğretmen Gökhan Açıkkolu’nun görüntüleri de işkence suçunun somut bir delili olarak kayıtlara geçti.
AFYONKARAHİSAR’DA İŞKENCE ANAYASA MAHKEMESİ KARARIYLA KESİNLEŞTİ
Anayasa Mahkemesi, Afyonkarahisar Terörle Mücadele Müdürlüğü’nde tecavüze uğrayan A.A’nın, insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamelelere maruz kaldığına karar verdi. İşkence ve işkenceciler tescil edildi ve tazminata hükmedildi.
AYM, o dönemde kapatılan dosya hakkında işkenceciler M.A. ve B.A. hakkında Afyonkarahisar Cumhuriyet Başsavcılığının tekrar soruşturma başlatmasına hükmetti.
İşkencecilerden birinin, eğitimci A.A’ya tecavüz ettiği, diğerlerinin izlediği, bir diğerinin ise telefona kaydettiği kayıtlara geçti.
Bisiklet tamir etmek, geçmiş olsun ziyaretinde bulunmak ve dua etmek suç oldu