BERK YILDIRIM | BOLD
Hakkında açılan davalar nedeniyle 2016’dan bu yana hapishanede bulunan HDP Eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, kalp krizi geçiren babasını ziyaret etmesi için Diyarbakır’a götürüldü. Hem mahkûm hakları açısından hem de insanî pencereden meseleye bakıldığında zaten olması gereken buydu. Fakat birçok siyasî tutuklunun anne ve babalarının cenazelerine dahi gitmesine izin verilmezken, üstelik Tayyip Erdoğan’ın hedefinde olan bir isme karşı Adalet Bakanlığı nasıl oldu da böyle müşfik davranabildi? Sorunun cevabı basit: Erdoğan, seçimi kazanmak için her zamankinden fazla ihtiyaç duyduğu Kürt seçmene sempatik görünebilmek adına, Demirtaş’a karşı olan şahsî husumetini bir kenara bıraktı. Ekonomik krizle eriyen oylarını, yüksek asgari ücret zammı ve EYT beklentisiyle son dönemde yeniden yükseltmeye başlayan Cumhur İttifakı, HDP’ye uzattığı zeytin dalının da meyvelerini toplamaya odaklanmış durumda. Öte yandan, henüz ortak Cumhurbaşkanı adayında uzlaşamayan, HDP konusunda Devlet Bahçeli kadar bile ‘cesur’ olamayan Altılı Masa, iktidara bir dönem daha ülkenin canına okuma fırsatını altın tepside sunmak için adeta elinden geleni yapıyor.
DEMİRTAŞ’IN AVUKATLARINDAN İKTİDARA TEŞEKKÜR
Diyarbakır’da yaşayan Demirtaş’ın babası Tahir Demirtaş, geçtiğimiz günlerde kalp krizi geçirdi. Adalet Bakanlığı, Demirtaş’a yoğun bakımdaki babasını görmesi için izin verdi. Demirtaş, Edirne’den önce İstanbul’a getirildi, oradan da Diyarbakır’a götürüldü. Babasıyla bir saat görüştükten sonra hapishaneye geri döndü. İktidarın ‘jest’ine, Demirtaş’ı savunan avukatlar grubu kayıtsız kalmadı. Demirtaş Savunma Grubu yaptığı yazılı açıklamada, ‘emeği geçen herkese’ teşekkür etti. Daha önce tahliyesini izin verilmeyen demans hastası Aysel Tuğluk’un salıverilmesi ve Adalet Bakanı Bekir Bozdağ başkanlığındaki heyetin HDP grubuna yaptığı ‘anayasa değişikliği ziyareti’nin ardından, Demirtaş’a verilen izinle birlikte üçüncü yumuşama adımı atılmış oldu. AKP’nin tek başına yaptığı hamle, Kürt seçmene şirin görünmek için yeterli olmayacaktı. Cumhur ittifakının ‘kurumsal görüşü’ yansıtılmalıydı. ‘HDP kapatılsın’ diyen Devlet Bahçeli, işte bu yüzden görüşmeyi ‘olağan’ bulduğunu açıklamak zorunda kaldı. Demirtaş’ın hastane ziyareti hususunda da sessizliği tercih etti. Belediyelerine kayyım atanan, genel başkanları hapishanede olan HDP milletvekillerinin de AKP heyetini güler yüz ve büyük bir misafirperverlikle karşıladığını not etmekte fayda var.
ERDOĞAN, DEMİRTAŞ’IN TAHLİYESİNE ‘HAYIR’ DEMEYEBİLİR
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın HDP’ye yaptığı çağrı da yeni oluşan iklimin ve bundan sonra yaşanabileceklerin bir işareti aslında: “Bu kadar dışlamayı, itilmeyi, kakılmayı göze alıp halâ altılı masanın etrafında dönüp ‘Bize bir göz kırparsanız sizin için her şeyi yaparız’ demeyi nasıl içlerine sindiriyorlar? Sizi adam yerine koymuyorlar. Sizinle masada yan yana oturmaktan utanıyorlar. Oyunuzu aldıktan sonra dönüp de sizin yüzünüze bakarlar mı? Bakmazlar”. Yenilenen İstanbul seçimlerini kazanmak için Abdullah-Osman Öcalan kardeşleri devreye sokma konusunda en küçük bir çekince bile göstermeyen Cumhur İttifakı, 2023’teki hayatî seçimler öncesinde de kazanmak için her türlü yola başvuracak, her ittifaka açık kapı bırakacaktır. Bu bağlamda, Selahattin Demirtaş’ın önümüzdeki aylarda tahliye edilmesi sürpriz olmayacaktır. Erdoğan her ne kadar PKK ve HDP ile olan ilişkilerinde, Demirtaş’ı saf dışı bırakıp Abdullah Öcalan’ı tek muhatap olarak almak istese de, Demirtaş’ın tahliyesi gibi konjonktürel bir hamleye ‘hayır’ demeyebilir.
ALTILI MASA KORKULARININ ESİRİ
Altılı Masa, yolsuzluktan, adaletsizlikten, zulümden, hayat pahalılığından kısacası iktidardan yaka silken kitlelerin umudu olarak yola çıktı. Deva ve Gelecek, AKP’den kopan muhalefeti temsil ederken, Saadet Partisi de Necmettin Erbakan’ın mirasının hatırına masada kendisine yer bulabildi. Kısacası altılı masanın başrol oyuncuları başından beri CHP ve İyi Parti oldu. Kemal Kılıçdaroğlu, parti örgütünün de baskısıyla Cumhurbaşkanı adayı gibi arz-ı endam ederken, Meral Akşener bu fiilî durumu onaylamadığını üstü kapalı mesajlarla dile getiriyor. Her iki lider de memleketin el yakıcı sorunları karşısında, AKP tarafından yaftalanma endişesiyle irade sergileyemiyor. Ne HDP ile ilişkiler ne de hapishanelerdeki binlerce masum insanın yaşadığı trajediye ilişkin esaslı bir muhalefet yapabiliyorlar. Yani son tahlilde, özelde AKP’nin genelde cumhur ittifakının kendileri için çizdiği sınırların dışına çıkamıyorlar. Başka bir dünyanın mümkün olabileceğine ihtimal veremiyorlar. Tüm bu hengâmede en azından bir kişi mutlu: Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal. Altılı masada bedava yemek yemenin, üstüne haberlerde yer almanın, süslü püslü açıklamalar yapmanın, hatta kimi zaman racon kesmenin keyfini sürüyor. Ülke ağlıyor, bari en azından birinin yüzü gülsün.