CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, paravan yöntemle Ensar Vakfı’na 8 milyon dolar aktaran Kızılay yönetimini istifaya çağırdı. “Önerge kabul edilirse Kızılay’ın hangi partinin arka bahçesine dönüştüğünü göreceğiz” dedi.
BOLD – CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında konuştu. Kızılay’ın Başkent Doğalgaz’ın 8 milyon dolarlık bağışını Ensar Vakfı’na aktarmasını gündeme getiren Kılıçdaroğlu, Kızılay yönetimine istifa çağrısında bulundu. Kılıçdaroğlu, “Hülle ile Kızılay’ı kullanarak vergi kaçırma yoluna giderseniz bunun vebali ağırdır. Kızılay yönetiminin istifa etmesi lazım. Araştırma önergesi kabul edilirse Kızılay’ın hangi partinin arka bahçesine dönüştüğünü göreceğiz” dedi.
Elazığ’da depremzedelere yaptığı ziyaretle ilgili bilgi veren Kılıçdaroğlu, “Gerçek anlamda bir insanlık dramı var. Öyle gidip merhaba başınız sağ olsunluk basit bir olay değil. İki aylık çocuğunu, 7 yaşındaki çocuğunu, kayınvalidesini, eşini kaybeden bir gençle görüştük. Ben evdeydim çocukların oradaydı dedi. Neden diye sorduğumda, ‘Bizim ev soğuk kayınpederin ki sıcak diye oraya gönderdik’ dedi. Bu vicdani bir deprem. Bir gece Elazığ’da yattık. Daha sonra muhtarlarla da konuştuk” dedi.
ÖNLEM ALMADIĞIMIZ İÇİN İNSANLAR ÖLÜYOR
Deprem vergilerinin nereye harcandığını iktidarın açıklaması gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: “Deprem vergilerinin nereye harcadığınız vatandaşa açıklayın dedim. En ağır eleştiriyi aldım. AFAD’a teşekkür ederim. Her yerde çadırları vardı. Kızılay’ın değil AFAD’ın çadırları vardı. Kendilerine teşekkür ediyorum. Deprem bölgesine gittim, iki gün orada kaldım, bir tek Kızılay çadırı dahi yok. Depremle mücadelenin iki ayağı vardır. Birincisi önlem almaktır. Deprem olduğunda deprem bölgesinde insanlar ölmesin diye tedbir alacaksın, binayı dayanıklı alacaksın kardeşim. Devleti yönetmenin gerekçesi de budur. Deprem oldu binalar yıkıldı, onun adı kriz yönetimidir. Önlem almadığınız için insanlar ölüyor. Malatya’ya da Elazığ’a da gittim, daha önce de deprem bölgelerine gittim, binaları çökenlerin yüzde 99.9’u fakir. Bu da hayatın bir başka gerçeği olarak önümüzde duruyor. Van depremini de biliyorum. Önlemi ne zaman aldın? 604 kişi öldükten sonra. Önce alacaktın önlemi. Efendim harcama yaptık. Doğru ama 100 metrekarelik evi depremzedeye 75 bin liraya sattın. Vergi aldın, eyvallah. Depreme dayanıklı konutlar yapacağım dedin, eyvallah. Deprem oldu, insanlar oldu, o evleri yapmadı, insanlar öldü. Bana kalkıp cevap veriyorsun.”
Kızılay’la ilgili eleştirilerini sürdüren Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:” Nasıl üzülmez, nasıl hayıflanmazsınız. 152 yıllık bir kurum bu hale mi düşmeliydi? Sadece sorun çözülsün diye verdikleri para 100 bin doların üzerinde. Kira ödüyorlar. Binanın sahibi diyor ki burası tarihi bir yerdi mahvettiniz. Al 100 bin doları sus diyorlar. Kızılay böyle miydi? Yöneticileri astronomik ücretler alıyorsa iş gönüllülükten çıkıyor. Lüks maaşlar, arabalar hepsi var burada. Kaynaklar kime gidiyor? Varlıklara. Kendileri kullanıyor.
KIZILAY GİBİ BİR KURUM VERGİ KAÇIRMAYA NASIL PARAVAN OLUR!
Değerli arkadaşlarım bir şey daha var son günlerde dile gelen. Kızılay’ın bir paravan olarak kullanılması. Ensar Vakfı’na yapılan bağış. Kızılay zaten bağış alan bir kurum neden başka bir yere bağış yapsın? Yurt yapacaksa kendisi yapar. Mannhattan adasında gökdelen yapıyorlar. Amerika’nın en pahalı yeri. Efendim orada öğrenciler kalacakmış .Yurtta öğrenciler mi kalacak, yoksa saray yandaşları geleceklerini orada garanti altına mı alacaklar. Bu yıl KYK’ya başvuranlardan 60 bin kişi yer bulamadı. Sen bırakmışsın Türkiye’de yurdu Amerika’da yapacağım diyorsun. Bizim Amerika’daki temsilcimiz bu konuyu araştırıyor. TÜRGEV aracılığıyla öyle bir para geldi mi diye? Henüz bulamadı. Gelmemiş. Kızılay gibi bir kurum vergi kaçırmaya nasıl paravan olur.
FAKİRİN HAKKININ SOYULMASI DEMEK
Daha önce Man Adası’ndan bahsetmiştim. Devlete vergi ödememek için dolarları buradan gönderdiler, oradan Türkiye’ye getirdiler beş kuruş vergi ödemediler. Bunu dile getirdim, belgeselini yaptık, mahkemeden yasaklama kararını çıkarttılar. O hâkime de seslenmek isterim. Sende vicdan, ahlak, hukukun kırıntısı var mı acaba ya? Niçin? Duymasın vatandaş! Duyacaklar! Sen milleti mi kandırıyorsun! Arkadaşlarımız araştırma önergesi verecekler. Adım gibi biliyorum, MHP ve AKP hayır diyecekler önergeye. Ne gerek var! Erdoğan ve Bahçeli diyecekler. Üstelik bağışı yaptığınız yer de çocuk tacizinden sabıkalı olan bir yer. Buna gerekçeyi Kızılay başkanı buluyor. Efendim bu bir vergi kaçakçılığı değil, vergiden kaçınmadır diye. Öğretmişler. Hayır efendim hayır bu açıkça fakir fukaranın hakkının soyulması demektir. 8 milyon dolar Hazine’ye gitseydi, bu 60 bin öğrencinin yurdu yoktu değil mi? Bakın öğrencilere burs veremiyorlar. 285 bin öğrencinin ahdi vardır burada.
HANGİ PARTİNİN ARKA BAHÇESİNE DÖNÜŞTÜĞÜNÜ GÖRECEĞİZ
Kızılay gibi bir kurum içten içe çürüyorsa o zaman devlet çürüyor demektir. Neden liyakat diyorum, devlet çürümesin diye. Bunun adı peçelemektir, malı götürmektir. Hülle ile Kızılay’ı kullanarak vergi kaçırma yoluna giderseniz bunun vebali ağırdır. Ha olması gereken ne? Kızılay yönetiminin istifa etmesi lazım. Ahlaklı bir yönetim varsa istifa etmesi lazım. Kim bilir arkasından daha neler çıkacak. Araştırma önergesi kabul edilirse Kızılay’ın hangi partinin arka bahçesine dönüştüğünü göreceğiz.
TÜRK ASKERİ YENİ ATEŞKES HATTINA GÖRE POZİSYONUNU ALMALI
Türkiye’nin Suriye politikasına ilişkin yapılması gerekenleri de 5 maddede sıralayan Kılıçdaroğlu, şu ifadelere yer verdi: “İdlib’de konuşlanmış bulunan ve gözlem misyonu görevini sürdüren Mehmetçiğimizin can güvenliği her şeyden önemlidir. Dolayısıyla, İdlib bölgesi başta olmak üzere Suriye’de görev yapan tüm Mehmetçiklerimizin can güvenliğini sağlamak adına gereken tüm askeri ve diplomatik adımlar kararlılıkla atılmalıdır. Türkiye, Soçi mutabakatı ile ilgili yükümlülüklerin yerine getirilmemiş olmasından kaynaklı oluşan yeni koşullar nedeniyle, en kısa zamanda Rusya ile birlikte İdlib’deki mevcut durumu yeniden değerlendirmelidir. Gerekli görülmesi halinde Soçi mutabakatının unsurları, değişen koşullara uyarlanmalıdır. Sahadaki mevcut duruma göre, gerekirse yeni bir ateşkes hattı belirlenmeli, Türk askeri de bu yeni ateşkes hattına göre pozisyonunu almalıdır.
Siyasi iktidar, öncelikle Suriye’de rejim değişikliğine odaklanan siyasetini terk etmelidir. İdlib’deki durum Türkiye’ye doğru yeni bir sığınmacı dalgasını hareketlendirmiştir. Bu konuda Türkiye’nin yalnız bırakılmaması gerekir. İdlib, ülkemiz için ulusal bir güvenlik sorunudur. Aynı zamanda İdlib’in Suriye toprağı olduğu gerçeği de unutmamalı… Bu bağlamda küresel bir tehdit olan terörist unsurlar ile muhalif grupların silah bırakmasına yönelik çabalar arttırılmalı; silah bırakmaya yanaşmayan cihatçı ve muhalif gruplara karşı her türden kararlılık göstermelidir.”
Kanser hastası Ahmed Burhan: Babama sarılmak ve iyileşmek istiyorum