Arjantin ve Türkiye’yi salgın hastalık taşıyan iki insana benzeten ekonomist Atilla Yeşilada, bu iki ülkenin gelişmekte olan bütün piyasaları da hasta ettiğine dikkati çekerek, “Sıcak para zaten gelmiyordu, Arjantin ve Türkiye birbirini bozmaya, bütün gelişmekte olan ülkeleri bozmaya devam ederse bizden sıcak para çıkışı daha da şiddetlenir, yerli yatırımcı dövize geçer” değerlendirmesinde bulundu.
Yeşilada, YouTube kanalına yüklediği yeni videoda şu açıklamalarda bulundu:
Arjantin ve Türkiye, gelişmekte olan ülkeler varlık grubuna mensup ülkeler. Bunlar gelişmekte olan piyasalar (GOP), Gelişmekte olan ülkeler (GOÜ). Bizim açımızdan çok önemli. Çünkü yatırımcılar bütün bu varlık grubuna birlikte yatırım yapıyorlar. Yani Türkiye, Brezilya, Arjantin, Güney Afrika Cumhuriyeti ve Polonya birlikte alınıp satılıyor.
Dolayısıyla birinde bir hadise çıktığı zaman öteki ülkelerin de etkilenme ihtimali var. Öyle günlerden birini yaşıyoruz. Arjantin’de birtakım sıkıntılar var. Türkiye’deki sıkıntılar malum zaten.
Yalnız gelişmekte olan piyasalarda değil, bütün finansal piyasalarda şöyle bir fenomen var ki en korktuğumuz şeylerden biridir: Salgın hastalık…
Allah göstermesin, Odin saklasın. Bir uçakta birisi öksürdüğünde, o adam veya kadın gripliyse bütün uçak hasta olur, kurtulamazsınız. Salgın hastalık filmlerinde görmüşsünüzdür, yeni bir virüs gelir, o uçaktan inen herkes başkalarına verir ve bütün şehir yatar sonunda.
Finansal piyasalarda da böyle bir şey oluyor. Bir ülkede bir olay, bir kriz, bir dengesizlik çıktığında, o ülkeyle hiç bağlantılı olmayan, dünyanın öteki ucundaki ülkeler de etkilenebiliyor. Buna finansal salgın hastalık diyoruz.
Sebepleri bazen, o iki ülkeye ortak yatırım yapan yatırımcıların davranışlarından, bazen de sadece psikolojiden kaynaklanıyor. Sürü psikolojisi. Sürü bir koku alır, biri kaçmaya başladı mı hepsi onu takip eder.
Şimdi böyle günler gelmiş olabilir. Arjantin ve Türkiye’nin eş zamanlı sıkıntıya girmesi, döviz kurunda, tahvillerinde ve CDS dediğimiz iflasa karşı koruma sağlayan çok özel mali ürünlerindeki dalgalanmalar, bütün gelişmekte olan piyasaları etkiler, doların değerini yükseltebilir. Bu da ikinci bir tur olarak yeniden Türkiye’nin mali piyasalarına yansıyabilir.
Yine Türkiye’de döviz kurunun yükselmesinin yani TL’nin değer kaybetmesinin başka ülkelere nazaran çok özel bir önemi var. Bizde döviz kuru yükseldiği anda bir ila iki ay içinde enflasyona yansıyor. Arkasından, bilançolarında çok fazla döviz cinsinden borç taşıyan kurumsal sektör yani özel sektörün davranışları bozuluyor. İstihdam kaybediyor, yatırım yapmaktan vazgeçiyor. Bir süre sonra da krediler vasıtasıyla bankacılığa sirayet ediyor.
Yani normalde döviz kurunun inip çıkmasının Amerika’da ya da Almanya’da çok büyük etkileri olmazken, Türkiye’de döviz kuru ekonomideki hemen hemen bütün değişkenlerin ve aktörlerin faaliyetlerini etkiliyor.
Arjantin’e gelelim. Buradan belki Türkiye için de bazı dersler çıkar. Arjantin zaten sabıkalı bir ülke. Çok popülist yöneticiler tarafından yönetilmiş, bir kaç defa dış borcunu ödemeyip iflas etmiş, bu borçlar hala davalı. Uzun süre dışarıdan borçlanamamış. Sonunda Macri diye bir lider seçtiler. Batılı, kapitalist bir arkadaş. Bayan Kirchner’in yerine geldi.
Macri geldikten bir süre sonra IMF ile anlaştı, Arjantin’in sorunlarından kurtulmak için bir stand-by programı yaptı. Tarihin en büyük IMF programı. IMF Macri’ye 65 milyar dolar kaynak vaadetti. Bir süre işler iyi gitti. Enflasyon toparlandı, Arjantin Pesosu istikrar kazandı, ülkede ekonomi düzelmeye başladı ama sonra bu sene başında başlayan çalkantılar, öncü sarsıntılar geçen hafta depreme dönüştü.
Niye böyle oldu diye sorarsanız, birinci neden enflasyon bir türlü düşmüyor. Merkez bankası faizleri ne kadar yükseltirse yükseltsin enflasyon çok katı. Sonuç elde edemiyor.
İkincisi, ekimde seçimler var. Tabii bu IMF programları, ben ne kadar beğensem, burada sponsorluğunu yapsam da yine de topluma acı verir. Özellikle Arjantin’in kendi iç yapısından dolayı oradaki IMF programı bayağı acı veriyor. Çok yüksek faiz ve yüksek ölçüde bütçe kesintisi yapmak zorunda kaldılar. Ekonomi resesyonda. Bu yüzden de Macri anketlerde pek popüler değil. Henüz adaylığını ilan etmese de Bayan Kirchner, muhtemelen ona karşı aday olacak.
Geçen hafta başında bir anket yayınlandı ve Kirchner Macri’nin önünde görüldü bu ankette ve o andan itibaren piyasalar koptu. Piyasalar koptu demek, başta yabancılar satışa geçtiler, arkasından yerliler de pesoyu satıp döviz almaya başladılar.
Bu filmi Türkiye’de çok gördük. Eğer tedbir almazsak görmeye de devam edeceğiz.
Arjantin’in CDS’leri yani ülkenin borçlarını ödememesine karşı sizi koruyan sigorta enstrümanının fiyatı 1.200 puana yükseldi. Bu iflas anlamına geliyor.
Ve hemen arkasından, bu senenin en parlak hikayesi olarak kabul ettiğimiz GOP’ta bir panik yaşandı. GOP hisseleri düştü, GOP tahvillerinin Amerikan tahvillerine oranla faizleri yükseldi ve bilin bakalım ne oldu?
Bütün beklentilerin tersine Amerikan Doları yükselmeye başladı. Cuma günü hafif gerilese de Cuma akşamı itibariyle bile 2017 ortasından beri zirvesine geldi.
“TÜRKİYE EN İYİSİNİ YAPSA DAHİ DÜZELMESİ ZOR”
Arjantin’de niye işler iyi gitmiyor derseniz ekimde seçim var ve Kirchner IMF’yi sevmeyen, popülist politikalar izleyen bir lider. Onun kazanacağı beklentisi olduğu sürece Arjantin’de bu çalkantı devam edecek. Bu çalkantı devam ettiği sürece finansal salgın hastalık tehlikesi var. Salgın hastalık tehlikesi oldukça da Türkiye en iyisini yapsa dahi düzelmesi çok zor.
Onu da bırakın eğer böyle devam ederse Güney Afrika gibi, Brezilya gibi herhangi bir şekilde bu sorunlardan etkilenmeyen başka ülkelere de sıçrayabilir Ve gelişmekte olan ülkelerin tamamından para kaçışı başlayabilir. Bu durumda o para nereye kaçacak? Altına kaçmıyor bugünlerde, İsviçre Frangına kaçabilir, Japon Yeni’ne kaçabilir, Amerikan Doları’na kaçabilir. Amerikan Doları yükselişe geçer. Amerikan Doları yükseldiği zaman da Türkiye’de olacakları biliyorsunuz. Bizim dış borcumuzun yüzde 65’i Amerikan Doları, yüzde 35’i de euro cinsinden. Dolayısıyla hemen Türkiye’yi vuruyor.
“İSTANBUL SEÇİMLERİ İPTAL EDİLİRSE TÜRKİYE’DE NE KADAR PARA VARSA KAÇAR”
Şimdi bütün bu sorunları ağırlaştıracak iki gelişme olabilir. Birincisi, Türkiye’de biz işin ucunu toparlayamayız. Yani iki tane temel mesele var piyasalar açısından. Bir, İstanbul seçimlerinin iptal edilip yeniden yapılması ki 30 Haziran’da olur eğer böyle bir şey olacaksa. Bu, siyasal sonuçlarını bir kenara bırakalım, Türkiye ekonomisi açısından iki ay sürecek bir belirsizlik demektir.
Yerleşiklerin yeniden döviz alması anlamına gelir, yatırımların ve istihdamın durması anlamına gelir. Bu şartlar altında Türkiye’de ne kadar para varsa kaçar.
İkincisi S-400 meselesi. Biz S-400’leri almakta ısrar ettiğimiz sürece Amerika da bize yaptırım uygulayacak ve basın organları vasıtasıyla bize şantaj yapacak.
“İSTANBUL SEÇİMLERİ VE S-400 MESELESİ HALLOLMADAN TL’DE VE BORSADA BİR DÜZELME BEKLEMEYİN”
Geçen sene rahip Brunson davası vakasında olduğu gibi piyasalar da Amerika’dan korkup Türk varlıklarını satacak. Dolayısıyla biz bu İstanbul seçimleri ve S-400 meselesini halletmediğimiz sürece Türk lirasında bir düzelme beklemeyin, borsada da beklemeyin, tahvil faizlerinin düşmesini de beklemeyin.
O zaman karşımıza iki tane sorunlu ülke çıkıyor: Arjantin ve Türkiye. Yani uçakta birisi ön tarafta oturan, birisi arka tarafta oturan ve devamlı sizin suratınıza öksüren ve eliyle ağzını kapatmayan iki tane salgın hastalıklı insan var. Ve o zaman tabii ki BU uçaktaki yolcuların hastalık kapmaması çok zor.
Sene başından bu yana 250 milyar dolar civarında sıcak para, kredi ve saire cezbeden gelişmekte olan piyasalarda hava birden bozuldu. Ve muhtemelen bu bozulma devam edecek, o gelen 250 milyar doların bir kısmı, ne kadar olacağını tahmin edemem, çıkmaya başlayacak.
Türkiye, sıcak para ve dış krediyle yaşayan bir ülke. Artık bizim şirketlerimiz ve bankalarımız eskisi kadar kredi almıyorlar çünkü ihtiyaçları yok. Dolayısıyla sıcak para çok önemli.
“BİZİ ÇOK ZOR BİR BAHAR VE YAZ MEVSİMİ BEKLİYOR OLABİLİR”
Sıcak para zaten gelmiyordu, eğer bu senaryo gerçekleşir, Arjantin ve Türkiye birbirini bozmaya, bütün gelişmekte olan ülkeleri bozmaya devam ederse bizden sıcak para çıkışı daha da şiddetlenir, yerli yatırımcı dövize geçer ve sonuçta bırakın piyasalardaki bozulmayı, dolar kurunun daha da yükselmesini; ekonomide mart, nisan ayında verilerde görmeye başladığımız düzelme sona erer, kurumsal bilançolarda yeniden ağır bir deprem yaşarız. F/X borçlar ödenmez hale gelir, banka kredilerinde batıklar artar ve Türkiye’de resesyon yeniden derinleşir.
Mayısın ilk haftası çok önemli. Bu günlerde eğer Arjantin ve Türkiye üstlerindeki sorunları atıp gelişmekte olan piyasalarda bir huzur sağlanamazsa bizi çok zor bir bahar ve yaz mevsimi bekliyor diye sizleri uyarmak isterim.