Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Sezai Temelli, “Yargı Reformu Strateji Belgesi”ni değerlendirdi. Yargının siyasal hesaplaşmanın enstürmanı olmaktan çıkarılması gerektiğini ifade etti.
Buldan ve Temelli tarafından yapılan yazılı açıklamada etkili ve kapsamlı bir İnsan Hakları Eylem Planı’nın hazırlanması için Meclis’te partilerin katılımıyla geniş bir çalışma grubu oluşturulmalı” denildi.
HAKSIZLIKLARIN İTİRAF EDİLDİĞİ BİR METİN
Açıklamada, belgenin, adalet sisteminde ve yargı düzeninde yaşanan derin tahribatın ve bunlardan kaynaklanan ağır haksızlıkların itiraf edildiği bir metin niteliğinde olduğu dile getirildi. Açıklamada, Türkiye’de ‘hukukun üstünlüğünün’ boş bir söz, ‘yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığının’ ise acı bir ironi haline geldiği belirtildi.
ÖNCELİKLE OHAL ADALETSİZLİKLERİ TELAFİ EDİLMELİ
Açıklamada, “Adalet sisteminde reform gibi iddialı bir hedefe ulaşmanın başlıca şartı, mevcut adaletsizliklerin telafisi ve tamiridir. Yıkıntılar üzerinde sağlam bir yapı oluşturulamaz. Olağanüstü Hal döneminin uygulamaları, adaletin çökmesinde ve adalet duygusunun solmasında belirleyici bir rol oynamıştır. Hayatın bütün alanlarını etkileyen haksız ve adaletsiz müdahalelerin sonuçlarını onarmayı hedeflemeyen bir ‘reform planı’nın inandırıcı olması beklenemez” denildi.
SÜREN YARGILAMALAR BARIŞI ZEDELEMEKTEDİR
Açıklamada şu görüşlere yer verildi: “Bu çerçevede verilen mahkumiyet kararları ve süren yargılamalar, hem siyasal kriz döngüsünü beslemekte hem de toplumsal barışı zedelemektedir. Bu tehlikeli gidişatı durdurmak için, öncelikle yargıyı siyasal hesapların ve hesaplaşmanın enstrümanı olmaktan çıkaracak etkili tedbirlerin hızla alınması şarttır. Aynı şekilde, siyasi baskı ve tasfiye amacıyla yürütülen davaların düşmesini ve daha önce verilmiş mahkumiyet kararlarının ortadan kalkmasını sağlayacak düzenleme ve değişikliklerin de vakit geçirmeksizin yapılması gerekmektedir.”
TCK VE TMK’DA DÜZENLENMELER YAPILMALI
Açıklama şu cümlelerle son buldu: “Özellikle Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu’nun ifade özgürlüğünü ve siyasi faaliyet hakkını ortadan kaldırma gerekçesi olarak kullanılan hükümlerinin evrensel ölçütlere uygun bir şekilde değiştirilmesi büyük önem taşımaktadır. Bu planın hazırlanması konusunda esas yetki, görev ve sorumluluğun parlamentoya ait olduğunu vurgulamak isteriz.”