33 kişinin hayatını kaybettiği Sivas Katliamının üzerinden 26 yıl geçti. Türkiye’nin alnında kara bir leke olarak duran o günden bugüne ülkede hiçbir şey değişmedi.
BOLD – Sivas Katliamının üzerinden 26 yıl geçti. Acılar hala taze, hala dipdiri… O gün Madımak Otelinde bulunan 33 şair, edebiyatçı, yazar, düşünür yakılarak öldürüldü. Madımak’ın acısı, ‘unutMADIMAKlımda’ olarak hafızalara kazındı.
2 Temmuz 1993’te meydana gelen olaydan iki gün önce yazar, şair ve edebiyatçılar Pir Sultan Abdal Şenliklerine katılmak üzere Sivas’ta gelmişti. Dört gün devam edecek şenlik süresince söyleşiler yapacak, şiirlerini okuyacak, şarkılarını söyleyecek ve kitaplarını imzalayacaklardı.
Dönemin Sivas valisinin davetlisi olarak şenliğe katılan misafirler şehrin merkezindeki Madımak Oteline yerleştiler. 1 Temmuz’da şenliğin açılışı yapıldı.
Açılıştan önce ya da sonra, yazar ve aydınlar otelin önünde toplanıp fotoğraf çektirdiler. Katliamın sembollerinden biri olan karede hepsi, ertesi gün olacaklardan habersiz, mütebessim bir çehreyle Sivas’ı selamlıyordu.
Yazarlar, şairler, düşünürler ertesi sabah bir mahşer gününe uyandı. Sloganlar atarak bir araya gelen halk otelin önüne yürümüş, orada birikmiş ve binayı ateşe vermişti.
Devletin göz yumduğu olaydan iki gün önce Sivas’ta bir bildiri dağıtılmış ve bildiride Aziz Nesin’in o sırada başyazarı olduğu Aydınlık gazetesinde yayımlanan Salman Rüşdi’nin ‘Şeytan Ayetleri’ kitabından bahsedilmiş, Nesin’in dini söylemleri gündeme getirilmişti. Nesin’in 1 Temmuz’da, yani şenliğin açılışında yaptığı konuşma da bahane edilerek galeyana gelen halk oteli yakmıştı.
https://www.youtube.com/watch?v=khlRLxUk24M
Güvenlik güçleri 15 bin kişilik, ağzından nefret saçan, ‘yakın, cehennem ateşi bu’ diye haykıran halkı 8 saat boyunca kenardan sessizce izledi.
Söndürülmesi saatler süren yangında 33 aydın hayatını kaybetti. İki otel görevlisi, iki saldırgan öldü. 20 yıl süren Sivas Katliamı davası zaman aşımı nedeniyle 2013’te düştü.
KALANLAR ÖLENLER İÇİN ŞİİR YAZAR
O gün misafirler arasında en yaşlı isim Asım Bezirci, en genç ise folklor gösterisine katılmak üzere şehre gelen 12 yaşındaki Koray Kaya’ydı.
Madımak olayının diğer sembol fotoğraflarından biri de Behçet Aysan, Hasret Gültekin ve Metin Altıok’un yukarıdaki karesiydi.
İçeride mahsur kalan şair Aysan, saz sanatçısı Gültekin ve şair Altıok yeşil renkli tahta merdivenlere oturmuş ve çaresizce kurtarılmayı beklemişti.
Altıok’un elinde bir fırça, Aysan’ın önünde bir yangın tüpü bulunuyordu. Saz sanatçısı Hasret Gültekin, sanatçı duyarlılığıyla yanındakilere sordu:
– Birimize bir şey olursa ne yaparız?
Metin Altıok cevapladı:
– Kalanlar ölenler için şiir yazar.
TANSU ÇİLLER: ÇOK ŞÜKÜR OTEL DIŞINDAKİ HALKIMIZ ZARAR GÖRMEDİ
O günden beri kalanlar ölenleri hiç unutmadı, unutturmadı. Sadece 2 Temmuz’da değil, her fırsatta devletin göz yumduğu bu katliam gündeme getirildi. Şiirler yazıldı, şarkılar söylendi, ağıtlar yakıldı, oyunlar sahneledi. Fakat Sivas Katliamı, failleri hiçbir zaman bulunamayan, kara bir leke olarak Türkiye’nin alnında kaldı. 26 yılda Türkiye’de değişen hiçbir şey olmadı.
Koltuğa oturalı henüz bir hafta olan dönemin Başbakanı Tansu Çiller’in, olayın ardından söylediği sözler de devletin rolünü ortaya koyuyordu: “Çok şükür otel dışındaki halkımız zarar görmemiştir.”
MADIMAK’TA ASLINDA NE OLDU?
Bu sorunun cevabı önemliydi. 2012 yılında Aksiyon Dergisinden başarılı gazeteci Haşim Söylemez belgelere dayanarak Sivas’ta aslında ne olduğunu yazmıştı.
***
Madımak’ın karanlık yüzü giderek aydınlanıyor. Olayda devletin kontrolündeki tüm örgütler yer alıyor. Tanık ifadelerine göre de otelin içinde 13 kişi silahla vurulduktan sonra yakıldı. Kurşun isabet edenlerden birisi de sanatçı Hasret Gültekin’di. Tanık ifadelerine göre de otelin içinde 13 kişi silahla vurulduktan sonra yakıldı. Kurşun isabet edenlerden birisi de sanatçı Hasret Gültekin’di.
Tarihe ‘Kanlı 2 Temmuz’ ve ‘Acı Madımak’ olarak geçen 2 Temmuz 1993’teki Sivas olaylarında devlet görevlilerinin büyük ihmali olduğu bugün daha net anlaşılıyor. Olay çıkaran gruba müdahale etmede yetersiz kalan valilik, ilçelerden ve civar illerden takviye ister. Çok ilginç, yardım istenen yerlerden biri epey uzaktaki Bolu’dur. Tokat Emniyeti’nden 20, Kayseri’den 31 polis Sivas’a gelirken, Jandarma Komutanlığı’ndan da 20 acemi er gönderilir.
Polis kayıtlarına göre Sivas’ta o gün görev yapan (takviye kuvvetlerle birlikte) 454 personel vardır. Aksiyon’un 764. sayısındaki ‘Madımak’tan Ergenekon’a uzanan ince bir yol: Canları kim yaktı?’ başlıklı haberde olayın farklı yönleri ilk kez ortaya çıkarılmıştı. Çünkü o tarihe kadar ‘İslamcılara’ mal edilen olayın arkasında çok sayıda örgütün olduğu tespit edilmişti.
Bu kez, 2009’daki dosyanın eksik parçalarını tamamlarken, yeni ayrıntılarla fotoğrafı da tamamlıyoruz. Örneğin yardım istenmesine rağmen Sivas’a civar illerden gelen takviye kuvvetler (polis ve asker) şehre girmemiş, zamanı çevredeki boş arazilerde geçirmiş.
Sivas Emniyeti ve Erzurum Cumhuriyet Savcılığı iki yıl önce Madımak dosyasını tekrar açarak incelemeye aldı. Bu süreçte çok önemli deliller ortaya konulurken yeni ayrıntılar tespit edildi. Savcılık ve Emniyet delil niteliğinde olabilecek 40 görüntüyü incelemeye alıp 10 kişiyi tanık olarak dinledi.
2 Temmuz’da otelin içinde kalan 13 kişinin silahla vurulduğu tanıkların ağzından yeni bilgi olarak ortaya çıkarıldı. Vurulanlar arasında sanatçı Hasret Gültekin de var. 2 Temmuz’da Sivas’ta yaşananlar bir organize işti ve karanlık eller oteldeki şahısları önce vurdu, sonra da yaktı. Bu detaya geçmeden, o gün Sivas’ta kimler vardı ona bakalım.
Madımak olayı, Ergenekon Silahlı Terör Örgütü soruşturmasında da gizli tanıkların ağzından anlatılıyor. Mahkeme heyetine sunulan 3. İddianame’de olaya geniş yer veriliyor. Bunun dışında hem Sivas Emniyeti hem de istihbarat birimlerinin ulaştığı ayrıntılar var.
Her şeyden önce, 37 kişinin ölümüyle sonuçlanan olay, tek başına bir grubun değil, adeta bir konsorsiyumun işi. Yapılan bazı tespitlere göre, Madımak’ta ‘dinci’ olarak tabir edilen grupların yanı sıra ‘derin Aleviler’ ile PKK’nın da parmağı vardı.
Diğer bir iddiaya göre, adı Akın Birdal suikastı ile duyulmaya başlanan Türk İntikam Tugayı (TİT) da o gün Sivas’taydı. Daha önce Banaz’da kutlanan Pir Sultan Abdal Şenlikleri’nin Sivas’a alınması da başlı başına bir zafiyet. Bunu kim istemişti? Bir tanık, bunun dönemin Kültür Bakanı ve Başbakanı’nın bilgisi dâhilinde gerçekleştirildiğini ileri sürüyor.
Ankara’nın olaydan tümüyle haberdar olduğunu aktaran tanık, mahkeme aşamasında isimleri açıklayacağını söylüyor. Çünkü Banaz’da çıkacak muhtemel kargaşa ve olayların önlenmesi daha kolay olabilirdi. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Başkanı Murtaza Demir ve adı program sunucusu olarak geçen Ali Balkız (eski Alevi Bektaşi Federasyonu Başkanı), etkinliklerin Sivas’ta olması için öncülük etmişti.
O tarihlerde tartışılan ‘Aziz Nesin programa davet edilmeseydi olaylar yaşanır mıydı?’ sorusu da doğrusu çok ehemmiyetli değil. Zira Nesin kitaplarını imzalarken, konuşma yaparken hiçbir olay yaşanmaz. Görüntülerde yapılan tespitler ve 2 Temmuz’dan sonra yaşanan bazı olaylar dikkate alındığında Madımak’ın organize bir şekilde yakıldığı ortaya çıkıyor.
13 KİŞİ OTELDE KURŞUNLANDI
Elde edilen verilere göre sanki gizli bir el veya eller, olayı örtbas etmek için gayret içine girmiş. Olayda hayatını kaybedenlere dair sağlıklı otopsi raporları hazırlanmış değil. Yangında kimin nasıl öldüğü tam olarak bilinmiyor. Otopsi raporları ortada yok. Asıl kilit nokta burası. Çünkü savcılık kayıtlarına intikal eden ve otelde bulunan bir tanığın anlattığına göre, yangından önce içeride 25-30 kez silah sesi duyuldu.
İçeri giren bir grup rastgele insanlara ateş etti. Silahla vurularak ölenlerin sayısı sadece 13’tü. Daha sonra otelin perdeleri ateşe verildi ve bunun üzerine alevler alttaki lokantaya sıçradı. Tanık, sanatçı Arif Sağ’ın silahından çıkan kurşunlarla bazı kişilerin vurulduğu iddialarına kesin bir cevap vermiyor. Ancak Eroğlu’nda tabanca olduğunu ve bunu gördüğünü aktarıyor. Dönemin emniyet yetkililerinin ise olay yerinden topladığı kovanları balistik incelemeye göndermeden imha ettiği ileri sürülüyor. Böylece kurşunların hangi tabancalardan çıktığı bilgisi gizlenmiş oluyor.
Yeni ulaşılan ayrıntılardan biri, olaydan bir gün önce şehre gelen 10 kadar otobüs ve içindekilerle ilgili. 30 Haziran akşamı Sivas’a Malatya üzerinden gelen gizemli bir başka otobüsün varlığı ortaya çıkarıldı. Bir sendika adıyla gelen otobüs aslında Diyarbakır’dan yola çıkarak Sivas’a gelmişti. İşte bu otobüsün akıbeti bilinmiyor.
Diyarbakır’dan gelen otobüste JİTEM mensupları ve itirafçılar bulunduğu iddialar arasında. Tamamı sivil giyimli ve silahlıydı. Bu kişilerin olaylar sırasında hangi görevde yer aldıkları hâlen savcılıkça soruşturuluyor ve kimlik tespitleri için çalışılıyor.
Lakin ‘Doğu kökenli’ denilen ve Sivas’ta birden ortaya çıkan kişiler daha çok PKK itirafçılarına işaret ediyor. Bu, 1993’teki Diyarbakır JİTEM Komutanlığı’na sorulması gereken bir konuydu; ama sorulmadı. İddiaya göre Hasret Gültekin, Nesim Çimen, Metin Altıok başta olmak üzere 13 kişi otelde vuruldu. Otele girenler arasında bir yüzbaşı ile birlikte iki itirafçı vardı.
DEVLETİN ÖRGÜTLERİ ORADAYDI
Madımak’ta oldukları kesinleşmiş örgütler mevcut. Bunları direkt olarak o dönemde derin devlet ile birlikte hareket eden ve onlarla çalışan örgütler olarak değerlendirmek mümkün. Bunların başında kendilerini Anadolu Federe İslam Devleti (AFİD) olarak tanımlayan grup geliyor. Zaten polis kayıtlarına göre, Madımak’ı ateşe verenler arasında tespit edilen AFİD mensupları var. Bu eldeki görüntülerle tespit edilmiş durumda. Ancak asıl tahrikçilerin yurtdışında olduğu belirtiliyor.
Ateşe odun taşıyan ‘dinci’ kisveliler sadece AFİD mensupları değildi. Malatya’dan gelenler de vardı. Görüntülere göre, bu insanlar Kültür Merkezi önündeki Atatürk büstünü kırıp Pir Sultan Abdal heykelini indirenleri de yönlendiriyordu. Kendilerine Türkiye İslam Hareketi (TİH) adını veren bu grup, yeraltı faaliyetlerine, ilginçtir, 1991–92 yıllarında başlıyor. 1992’de Kömürhan Köprüsü yakınlarında yaptıkları toplantıdan sonra silah alımına başladıkları ve eylemler için hazırlık yaptıkları belirtiliyor. Yandaşlarına silah eğitimi veren grubun 2 Temmuz’da Sivas’a geldiği ifade ediliyor. Bu grup ile ilgili ayrıntılı bilgiler, tuhaf bir şekilde Hizbullah’a yönelik operasyonda ortaya çıkıyor.
17 Ocak 2000’de İstanbul’da Hizbullah’a yönelik operasyonda ele geçirilen dokümanlar arasında TİH’in yapılanmasına dair bilgilere ulaşılıyor. Madımak olaylarında bulunduğu ileri sürülen diğer bir örgüt ise Tevhid-Selam (Kudüs Ordusu). İstihbarat kaynaklarına göre, ‘Müslüman Kamuoyuna’ diye başlayan bildirilerde bu örgütün de payı vardı. Bildiri, Sivas’ı karıştırmak için gelen ‘dinî motifli’ örgütlerce dağıtılmasını sağlamak için bir gruba bilerek mal edilmemişti ve AFİD’in söylemine yakın olsa da Tevhid grubunun jargonuna da uyuyor.
Örgütün adı Uğur Mumcu suikastı (1993) ve Prof. Dr. Muammer Aksoy’un öldürülmesinde de (31 Ocak 1990) gündeme gelmişti. Aslında tam bir naylon terör örgütü modeli. Çünkü ciddi bir geçmişi ve altyapısı yok.
Aynı yapı, 1997’de Sincan’daki ‘Kudüs Gecesi’nde ortaya çıktı. Şüphesiz bu gece, 28 Şubat’a giden sürecin son fişeği oldu. Türk İntikam Tugayı (TİT) rumuzlu bildiriler 1993’e gelindiğinde artar. TİT bu süreçte Sivas’ı da es geçmez. 2 Temmuz öncesinde “Kimse Türk’ün onuruyla oynayamaz” minvalinde bir bildiri bırakılır.
TİT’in Sivas’a olan ilgisi 1993 ile sınırlı değildir. Ne zaman Sivas karıştırılmak istenirse TİT tuhaf bir mesajla ortaya çıkar. Aynı süreç 2007’de de yaşanıyor. Sularbaşı Mahallesi’nde bulunan bir lokantaya TİT imzalı tehdit içerikli bir bildiri bırakılıyor. Özel Yetkili Savcının tespit ettiği bu TİT’çinin ismi ise Garip İrfan Torun. Bu şahıs eski Özel Harekâtçı ve Ergenekon sanığı İbrahim Şahin ile irtibatlı. Savcılar şimdi bu şahsın Madımak ve İbrahim Şahin üzerinden ilişkisini araştırıyor.
Madımak’ta sadece ‘yobazlar’ ve ‘faşistler’ yok elbet. ‘Derin Aleviler’ de iş başındadır. Militanlarının neredeyse tamamı Alevi kökenli olan DHKP-C’nin (Devrimci Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi) Madımak’ta izine rastlanıyor. Polis kayıtlarına göre, olayları provoke edenler arasında, daha sonra örgütün değişik zamanlarda düzenlediği gösteri ve eylemlerde yer alanlar bulunuyor.
Mesela 1 Temmuz’daki basın açıklamasında yer alan Songül Koçyiğit’ o dönemde DHKP-C’nin kır milisi olarak tabir edilen dağ kadrosunun önemli isimlerinden biriydi. Lütfiye kod adlı Koçyiğit 2004’te Tokat kırsalında yapılan bir operasyonda öldürüldü.
Koçyiğit ile birlikte 5 kişi daha 2 Temmuz’da Madımak’ın önündeydi. 19 Şubat 1993’te Murat Gül ve Semih Genç (Dev-Sol) ile birlikte TİKKO üyesi Halil Çakıroğlu, Ali Gülmez ve Süleyman Şahin, Sağmalcılar Cezaevi’nden kaçar. Bu grup, direkt Sivas kırsalına gider. DHKP-C’nin bu dönemde bölgede faaliyet yürüten üyeleri Mustafa Aktaş ve Mete Nezih Altınay’dır. 2 Temmuz’da Sivas’a inen bu şahısların eylemlerde yer aldıkları istihbarat birimlerince tespit ediliyor. Yapılan tuhaf bir operasyonla 30 Ocak 1996’da Mustafa Aktaş ve Mete Nezih Altınay ile birlikte 7 kişi öldürülür. Konu Ergenekon iddianamelerine de yansıyor.
Olay öncesinde halk arasında bir söylenti de alttan alta yayılır. Kırsalda Alevi kökenli bazı örgüt militanlarının öldürüldüğü söylenir. Hatta dört kişi için sembolik cenaze merasimi dahi düzenlenir. Ancak öldü denilenlerin Madımak yakılırken olay yerinde oldukları da gözden kaçmaz. Şimdi bu şahısların 4 PKK’lı militan olduğu ortaya çıktı. Çünkü otelin yakılması sırasında bunların varlığı artık tespit edilmiş durumda. Bulunanlardan biri de Ziya Halis’in akrabası Alişer kod adlı Yücel Halis’tir. Halis, o dönemde Sivas-Tokat kırsal sorumlusu olarak görev yapıyor. 2 Temmuz günü Yücel Halis’in olayları provoke edenler arasında olduğu tespit ediliyor. Halis, en son Dağlıca operasyonu sonrasında PKK’lılarca alıkonulan askerlerin teslim edilmesinde ortaya çıkan biri. Bu arada 30 Haziran günü güvenlik birimlerinin bir kısmı şehir dışındaydı” iddiası da doğru değil. Çünkü o tarihte o bölgenin kırsalında ne jandarma ne de polis kayıtlarında bir operasyon görünüyor. Aynı gün sadece Şırnak bölgesinde bir operasyon vardır. Teröristlerce Çelik karakoluna yapılan baskında 16 asker şehit düşer.
BANAZ’A ‘GİDELİM’ DEDİM, ALİ BALKIZ, MURTAZA DEMİR VE ARİF SAĞ KARŞI ÇIKTILAR
2 Temmuz şenliklerinde konuşmacılar arasında yer alan Hüseyin Gülkanat’ın anlattıkları bazı ayrıntıları açığa çıkarıyor. Sivas Cem Vakfı üyesi olan Gülkanat bir dönem de Ulaş Belediye Başkanlığı görevini yürüttü. Madımak olayının birinci tanıklarından biri.
-2 Temmuz’da Sivas’ta tertip komitesinde miydiniz?
Ben hem konuşmacıydım hem tertipçiler arasındaydım. 2 Temmuz’da devletin ihmali ile birlikte programı hazırlayanların da ihmali var. Ali Balkız ile Murtaza Demir olayı tertiplemişlerdi. Zara eşrafından dönemin DYP İl Başkanı Şükrü Çataltepe beni çağırıp uyardı. Kendisi uzak mahalledeki bir camide namaz kılmış ve orada bildiriler dağıtan insanlar görmüş. ‘Burada olay çıkacak, siz etkinliğinizi Banaz’a taşıyın’ dedi. Perşembe günü saat 13.30’da küçük oğlumla otele gittim. Arif Sağ sazını ayarlıyordu. Oğlum, Hasret Gültekin’in yanına gidip saz çalışını izlemeye başladı. Ben Ali Balkız, Murtaza Demir ve Arif Sağ’a Sivas’ta sevilen, sözüne itibar edilen birisinin ‘Sivas’ta olmamızın bize zarar getireceğini’ söylediğini aktardım. Arif Sağ sazını silah gibi kaldırıp ‘bununla karşı koyarım’ dedi. Murtaza Demir ve Ali Balkız da Banaz’a gitme durumumuz olmaz dediler. Hatta Balkız bana ‘bize yönelik bir şey olursa en az 300 kişinin boynuzu kırılır’ diyerek teklifimi reddetti. Malum olay oldu ve Sivas’ın tarihi karanlık oldu. Balkız bunu inkâr eder ama Murtaza daha sonra bana gelip ‘keşke seni dinleseydik’ dedi. Yaşanılanlar organize bir olaydı ve devletin bütün birimlerinin bundan haberi vardı.
– Ali Balkız’ın güvendiği bir şey mi vardı?
Ben size ipucu verdim. Artık gerisi size kalmış. Kimse kendisini kandırmasın. Sivas’ta o gün inançlı, inançsız her türlü fraksiyondan, tipten insan vardı. Hatta ankesörlü telefonda doğu şivesiyle konuşan birisini yakaladım, karşıdakine ‘fitil ateşlendi, en az 300 kişi ölür’ diyordu. Gömleğinden tutmuştum, gömlek yırtılınca elimden kaçmayı başardı. Bu Alevilere karşı bir olay değildi. Bu konuda çok araştırma yaptım. Ama o gün şenliğin Sivas’ta olması birçok olaya bilerek zemin hazırlamıştı.
– Madımak’ın yakılmasında sağ-sol hem de Kürtçü örgütlerin adı geçiyor. Siz o gün böyle bir şeye tanık oldunuz mu?
Ben 68 kuşağından birisiyim. Ne yazık ki o gün bütün örgütler Sivas’ta vardı. Sağ-sol fark etmez, herkes vardı. Bu bir organizasyondu çünkü. Örgütler devlet tarafından organize edilip Sivas’a gönderilmişti. Bazı Aleviler de işin içindeydi. Hep beraber Sivas’ın başına çorap ördüler.
Sarhoş Hamit diye biri vardı. O da olayları görünce kalabalığın arasına karışmıştı. Onu da ‘İslamcı’ diye aldılar. Hâlen içeride. ‘Vekillerimiz Azimet Köylüoğlu ve Ziya Halis, Sivas’a niye gelmemişlerdi?’ sorusu bence çok önemli. Ben olaylar daha henüz başlamışken bizim parti SHP dâhil olmak üzere, İnsan Hakları Derneği, Sivas’ta ne kadar parti ve dernek varsa hepsinin kapısına gittim yardım toplamak için. Ama herkes kapısına kilit vurmuş ve sanki olayları biliyormuşçasına ortadan kaybolmuştu. Biz o gün otelin önüne çıkıp insanları teskin edebilirdik. Ama herkes haber almışçasına kaçmıştı. Otel’e girdim, ortalıkta kanlar vardı. Silahlar patlamıştı.