CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Odatv tutuklamalarıyla ilgili konuştu. “20 Temmuz’dan sonra bir sivil darbe süreci içindeyiz. Ülkede ne Anayasa ne de yasalar geçerli” dedi.
BOLD – Partisinin grup toplantısında konuşan Kılıçdaroğlu, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, “Telefon görüşmemizde ifade ettiğim gibi hiç kimse Suriye askeri de dahil olmak üzere orada Türk askerlerinin olduğunu bilmiyordu” sözlerini hatırlattı. Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın bu esnada tepki göstermemesini eleştirerek, “Erdoğan bu telefon görüşülmesinde Putin’e ne söyledi, ben merak ediyorum” dedi.
Kılıçdaroğlu, CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç’un Mecliste yaptığı konuşmanın ardından saldırıya uğramasıyla ilgili, “Erdoğan’ın bana yönelik olan, burada söylenmesi mümkün olmayan belli cümleleri kullanarak bana hakaret etmesini asla kabul etmiyorum! Kendisine de hiçbir cevap vermedim. Grup Başkan Vekilimiz aynı cümleleri kullanarak cevap verdi. Siz halkın oyuyla bir makama geldiyseniz o makamın ön gördüğü koşullar içerisinde konuşmalısınız, makamın itibarını korumak zorundasınız. Kızıyorlar neden bu kelimeleri kullandın diye. Aynısını sen söyledin. Biz parlamentoda kavga istemiyoruz” dedi.
Kılıçdaroğlu, görüşme öncesi Rusya medyası tarafından yayınlanan videoya da, “Ve bir görüntü var içimi acıtıyor. Kapıda beklerken. Hepsi sıkkın yapılan muameleyi görüyorlar zaten. Haksızlık var, yanlış evet. İnsanlar aşağılanıyor. Hak ediyorlar mı? Hayır. Bunu asla kabul etmiyoruz” ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
DAKİKA BİR GOL BİR
“Gitti oraya Sayın Erdoğan, sonra Putin ile Erdoğan televizyonların önüne çıktılar. İlk konuşmayı Sayın Putin yaptı; görüşmemize başlarken Suriye’de hayatını yitiren askerler için taziyelerimi iletmek istiyorum. Telefon görüşmemizde ifade ettiğim gibi hiç kimse Suriye askeri de dahil olmak üzere orada Türk askerlerinin olduğunu bilmiyordu. Dakika bir gol bir. ‘Bir dakika demeliydi, biz size koordinatları bildirdik, siz vurdunuz sizden gereğini yapmanızı istiyoruz’ demeliydi. Hiç ses yok. Telefon görüşmemizde ifade ettiğim gibi diyor. Ben sana dedim ki, ‘O alanda askerlerin vurulduğu yerde biz sizin askerlerinizin olduğunu bilmiyorduk’ diyor. Erdoğan bu telefon görüşülmesinde Putin’e ne söyledi, ben merak ediyorum. ‘Kabulünüz nedeniyle teşekkür ederim diye’ başlıyor. Yöneticiye bakın Allah aşkına ya, nasıl üzülmezsiniz. Sonunda bir anlaşmayı imzaladılar. Sonuçları ne? Birinci sonucu şu; ortada bir ateşkes yok arkadaşlar. 34 askerimizin şehit edildiği saldırıdan sonra Erdoğan Putin’le telefonda ne konuştu?
BİZİM İÇİN HERHANGİ BİR TAAHHÜT YOK
Askeri faaliyetler durdurulacak. Böylece sorun bir anlamda biraz daha ileriye atılmış oluyor. İkinci konu Türkiye bu anlaşma ile Suriye rejimini resmen tanıyor. Suriye Arap Cumhuriyeti diye geçiyor sözleşmede. Bizzat Dışişleri Bakanı Suriye Arap Cumhuriyeti diye ifade ediyor. Üçüncü sonuç Türkiye, Suriye toprak bütünlüğünü kabul ediyor. Dördüncü sonuç; terörle mücadeleyi Türkiye de kabul ediyor ama terörizmin tüm tezahürleriyle ifadesi önemli. Buradaki soru şu; ÖSO ne olacak? Çünkü Suriye rejimi ÖSO’yu terör örgütü olarak görüyor, Türkiye ve Rusya terör örgütü olarak görmüyor. BM tamam ama tüm tezahürlere ÖSO giriyor mu girmiyor mu? Önümüzdeki günlerde göreceğiz. Altıncı sonuç; karayolları. M4 6 km kuzey güney ekseninde bir güvenli alan sağlanacak ve Suriye rejimi burayı kullanacak. M4’ün altında kalan terör örgütleri ne olacak? Yedi; Suriye hava sahasının açılmasını ancak Suriye kabul ederse mümkün olacak. Bizim için herhangi bir taahhüt yok.”
ERDOĞAN DÖNÜP, ‘ESAD İLE KONUŞULDU MU?’ DİYE SORDU
Sormak lazım sen neden oradaki terör örgütlerine destek verdin, neden onların hamiliğine soyundun. Onlar yarın Türkiye’ye gelirse bizim başımıza bela olmayacak mı? Dokuzuncu sonuç, Suriye gözlem noktalarının gerisine çekilmeyecek. Anlaşmada Esad’ın da görüşü alındı. Erdoğan dönüp Çavuşoğlu’na, Esad ile konuşuldu mu diye sordu. Onuncu sonuç, özlem noktalarındaki kuşatma kalkmıyor. On birinci sonuç, Suriye’den geçen halk için bir tampon bölge oluşturulması da söz konusu değil. Bakanlar orada ama iki kişi daha var orada. AK Parti Genel Sözcüsü ile Mahir Ünal. İşte parti devleti dediğimiz odur. Ne işleri var onların orada? Ağırıma giden Putin’in el işareti ile bizimkileri çağırması. Her biriyle tek tek tokalaşması. Ağırıma gidiyor. Dışişleri Bakanı’nı görüyorsunuz, ter basmış elindeki dosyayı yelpaze gibi kullanıyor. Ve bir görüntü var içimi acıtıyor. Kapıda beklerken. Hepsi sıkkın yapılan muameleyi görüyorlar zaten. Haksızlık var, yanlış evet. İnsanlar aşağılanıyor. Hal ediyorlar mı? Hayır. Bunu asla kabul etmiyoruz. Bu sözleşme az önce size söylediğim 5 önerinin 4’ünün yerine gelmesini sağladı. Biz söyledik yapmadılar Putin önlerine koydu öyle yaptılar.
ODATV TUTUKLAMALARI: SİVİL DARBE SÜRECİ İÇİNDEYİZ
Bir sivil darbe süreci içerisindeyiz. 20 Temmuz’dan sonra bir sivil darbe süreci içindeyiz. Medya üzerinde olağanüstü bir baskı var. Kendileri için çalışan özel bir medya kurumu da var. Bunlar sadece devletten aldıkları para ile beslenirler. Kamu kurumları bunlara büyük para aktarır. Bunların tek bir görevi vardır, siyasi iktidar ne yaparsa yapsın övmektir. Bunu nasıl susturacağız, milleti nasıl Odatv’nin haberlerini izlemeyecek hale getireceğiz.’ 26 Şubat’ta Erdoğan düğmeye basıyor Odatv ile ilgili. Beyaz TV’den biri sözde gazeteci bir soru soruyor. Osman Kavala şöyledir diye başlıyor. Odatv gezi sürecinde önemli ayaklardan biriydi. Darbe girişimine destek veren Odatv katil devlet diye manşet attı ama iddianamede bunların hiçbiri yok diyor. Bu konularla ilgili ne dersiniz diyor. Kullandığı şu cümle çok önemli. Ben bunun suç duyurusunu şu anda yapıyorum. 26 Şubat 2020’de. Arkasından da düğmeye basılıyor.
ŞİFAİ TALİMAT VAR
Libya’da üç tane şehidimiz var cümlesini kuran Erdoğan’dır. Bunu eleştiren de bendim, şehide tane diyemezsiniz. Defnedildiği zaman sosyal medyada yer aldı, fotoğraflar yer aldı vs. Bir gazeteci arkadaşımız Hülya Kılınç bunu haber yaptı. Odatv’de de yayımlandı bu. Arkasından haber Müdürü Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Aydın Keser, Murat Ağırel. Şimdi hepsi cezaevindeler. Gizli hiçbir şey yok. Evleri sabaha karşı basılıyor. Ben size sivil darbe dönemini yaşıyoruz derken bunu kastediyordum. Gözaltına alınıyorlar, ortada yazılı hiçbir şey yok ama şifai talimat var. Sayın Ağırel’in serbest bırakıyorlar, bir süre sonra nasıl serbest bırakırsınız diye telefonlar geliyor. Yeniden gözaltına alınıyor.
ÜLKEDE NE ANAYASA NE DE YASALAR GEÇERLİ
Buradan o gazeteci arkadaşlarıma, Terkoğlu’na Pehlivan’a Ağırel’e Çelik ve Keser’e CHP’den sesleniyorum sizler bu ülkenin onurusunuz. Gazeteciliğin hakkını veriyorsunuz. Bunun için bir sivil darbe döneminde size bedel ödetiyorlar ama ödenen bedel Türkiye’nin aydınlığa çıkma bedelidir. Savcı arkadaşlarıma sesleniyorum; talimat aldığınızı biliyorum ama yüreğinizin bir yerinde en ufak bir vicdan kırıntısı kalmışsa süratle iddianameleri hazırlayın ve gönderin. Neyi tutukluyorsunuz siz? Tutuklanma nedeni yok. Ülkede ne Anayasa ne de yasalar geçerli değil. Üstünlerin hukukunun yaşandığı bir süreçteyiz. Yargıyı bu hale getiren bazı hâkimler ve savcılardır. Talimatla karar veren, talimatla iddianame hazırlayanlardır. Onlar sarayın kalemşörleridir.”
Yunanistan’ın sığınmacıları Türkiye’ye ‘geri itme’ dosyası ilk kez yargıya taşındı