Tutuklanmadan önce konuşan eski özel harekât polisi Ayhan Çarkın, çarpıcı açıklamalar yaptı. Eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar’ı ‘evlatlarımızın kanını içen vampir’ sözleriyle tanımlayan Çarkın, “O bir vatan haini” dedi. Avukatlar Faik Candan ve Yusuf Ekinci’nin öldürülmesinde eski DGM Savcısı Ülkü Coşkun’u işaret eden Çarkın, ‘Mumcu’nun katili Ağar ve ekibidir. Buna Ülkü Coşkun denen adam da dahil’ dedi.
BOLD – Tutuklanmadan önce Artı Gerçek’e konuşan eski özel harekât polisi Ayhan Çarkın, Hüsamettin Yaman ve Sonar Gül isimli gençleri infaz ettiğini söyledi. “Hep sıvasız evlerin çocukları öldü” diyen Çarkın, eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar için ‘vampir’ ifadesini kullandı. Avukatlar Faik Candan ve Yusuf Ekinci’nin öldürülmesinde eski DGM Savcısı Ülkü Coşkun’u işaret eden Çarkın, “Mumcu’nun katili Ağar ve ekibidir. Buna Ülkü Coşkun denen adam da dahil” dedi.
Çarkın, Susurluk sanıklarından eski özel harekat polisi Oğuz Yorulmaz’ın da Ağar tarafından öldürtüldüğünü söyledi. Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ın hayatta olduğunu iddia etti.
Ankara’daki faili meçhul cinayetler dosyasında verdiği ifadelerle dosyanın açılmasını sağlayan eski özel harekat polisi, sanık Ayhan Çarkın tutuklanmadan önce Artı Gerçek’e çarpıcı açıklamalar yaptı.
KENDİSİNE ‘KATİLİM’ DEDİ
Çarkın, İstanbul’da yaşıyor. İşlediği cinayetlerden dolayı kendisine “Katilim” diyen Çarkın, ailesiyle bağlarını koparmış ve dört çocuğuyla telefonda görüşüyor. Tutuklanmadan önce sahilde eski bir minibüste çay satan Çarkın, bir Kürt, bir Zaza ve bir Suriyeli ile beraber çalışıyordu. Çarkın’ın anlatımına göre, şu anda hissettiği tek şey ‘pişmanlık’, tek dileği de kendisinin ve diğer sanıkların bu davada ceza alması ve adaletin yerini bulması.
“HÜSAMETTİN YAMAN VE SONAR GÜL’Ü ÖLDÜRDÜM”
Çarkın şimdiye kadar üç kişiyi infaz ettiğini ve bu üç kişiden birinin hayatında öldürdüğü tek Kürt olduğunu açıkladı. Çarkın, bu iki kişinin 1992 yılında öldürülen üniversite öğrencileri Hüsamettin Yaman ve Sonar Gül olduğunu söyleyerek, bu cinayetlerin ardından çektiği vicdan azabını şöyle anlattı:
“Benim pişman olduğum, katil olduğum, Güngören’de iki öğrenci. Dediler ki; ‘DHKP-C’liler ekip taramışlar. Bunlar alınacak. Trakya’da bir yere gidilecek. Orada adres var. Orada operasyon yapılacak’. Ayhan Özkan, ben ve birkaç kişi. Onların isim listeleri var. Bunları aldık Güngören’den. İçimde bir sıkıntı vardı o gün. 15-20 kişi DHKP-C masasından vardı. Gittik aldık onları. Ellerini de bağladım. Kapalı bir minibüse attım. Ayhan Özkan yanımdaydı. Trakya’da bir yere gittik. O yeri biliyor onlar. Operasyon filan derken ‘Anlaşıldı’ dedim. Katilimi gördüm arkamda. Tak diye elime silah. Yapacak başka bir şeyim yoktu. Gözlerini açtım, ellerini çözdüm. Onlara ‘Bugün dünya, yarın ahiret’ dedim ve öldürdüm. İsimleri Hüsamettin Yaman ve Soner Gül isimli iki genci infaz eden benim. O gün katil oldum ve hiç unutmadım.”
“Eve gitmedim. O günden sonra ben çocuklarıma sarılamadım. Ne zaman bir şey yapsam. Onlar gözümün önüne geliyor. Yapamadım. Bıraktım ailemi. Aileyle olmuyor. Herkes dedim yoluna. Benim yolum bu. Aramız da açıldı, darman duman oldu düzenim. Dönüp arkama bakmadım.”
“GALATASARAY LİSESİ’NİN ÖNÜNE GİTTİM, SEYRETTİM ONLARI”
Çarkın sözlerine şöyle devam etti:
“Anneleri, akrabaları Galatasaray Lisesi önünde bekliyor. Çok gittim oraya, çok seyrettim onları. Hep kendimi onların yerine koydum. Adaleti yerine getir ya. Benim cezamı ver ki benim yüreğim soğusun. Benim cezamı ver. Ben kendimi ayırdım artık. Bir katilim. Katil oldum. Anneler Galatasaray Lisesi önünde. Her hafta cop yiyorlar, gaz yiyorlar. Senelerdir oradalar. Aşağılanıyor, hakaret görüyorlar. Oradaki iki kişinin katili, bir tanesinin de şahidiyim.”
“CEZAMI VER Kİ YÜREĞİM SOĞUSUN”
Ayhan Çarkın, Hüsamettin Yaman ve Soner Gül isimli gençleri “öldürdükten sonra” çocuklarına sarılamadığını ve evini terk ettiğini anlatarak, “Anneleri, akrabaları Galatasaray Lisesi önünde bekliyor. Çok gittim oraya, çok seyrettim onları. Hep kendimi onların yerine koydum. Adaleti yerine getir. Benim cezamı ver ki benim yüreğim soğusun” diye yargıya seslendi.
Çarkın çektiği vicdan azabını ise “Hayatta her gün ölüsün. Çok pişmanım. Ama yapmak zorundaydım. Bu saatten sonra beni affedin demek çözüm değil. En azından bunu söyleyebildim” diye açıkladı.
‘YİNE BERAAT VERİLECEK’
Çarkın, 22 Nisan’daki duruşmada yine “beraat kararı” verileceğini söyleyerek, “Duruşmadan bir şey beklemiyorum. Hakimlerin elinde değil ki katillerin elinde ülke. İstinaf mahkemesi bozdu ya beraat kararını bir tek ben vardım mahkemede. Hepsine vareste tutulma kararı çıkarmışlar. Hakime, mahkemeye baktım değişen bir şey yok. Bir karar verilmiş. Beraat bu. Bu insanları biz öldürdük. Bu insanların katili biziz” dedi.
“BENİM SÖYLEDİĞİMİ YAPSA O HÂKİMLER, YAKINLARIYLA İLGİLİ BELGE ÇIKACAKTIR”
Çarkın, Ankara faili meçhuller dosyasına bakan yargıçların söylediklerine güvendiğini ancak “sistem kurbanı olduğunu” belirterek, “Hâkim söylediklerime güveniyor da elinden bir şey gelmiyor. Yapacak bir şeyi yok. Sistemin kurbanı o da. Benim dediğimi yapsa o hâkimlerin ya ailesi ya yakınlarıyla ilgili mutlaka bir belge ortaya çıkacaktır. Bu hâkimler özel seçilmiş hâkim” diye konuştu.
“ADALETİN YERİNİ BULMASI LAZIM Kİ BU KAN DURSUN”
Çarkın mahkeme heyetine seslenerek, “Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi istinafın bozduğu bu kararı tekrar beraat ile sonuçlandırırsa Ayhan Çarkın olarak beddua ediyorum. Allah’ın, meleklerin ve tüm insanların laneti onların üzerine olsun. Bu davayı açması, soruşturmayı genişletmesi lazım. Gözaltı yapması lazım. Yasaları çalıştırması, adaleti yerine getirmesi lazım ki bu kan dursun. Adaletin olmadığı yerde namussuzluk vardır. Bu namussuzların elinde evlatlarımızı kurban ediyoruz. Bedava kurban ediyoruz” dedi.
“BU AZABI ÇEKEN KİMSE KORKMASIN”
Çarkın akli dengesinin yerinde olmasına rağmen söylediklerinin mahkeme tarafından dikkate alınmadığını belirterek, yargılama sürecinde kendisine ilişkin verilen “akıl sağlığı yerinde” raporu anlattı ve diğer sanıklara şöyle çağrı yaptı:
“Benim adli tıptan almış olduğum yüzde 100. 99 değil. Yüzde 100 akıl sağlığı yerindedir raporum var. Adli tıp orada. ‘Bunu anca bir deli yapar’… Ben deli değil insanım. Benim yüreğim yanıyor. Bana bu nasip oldu. Öbürlerine de sesleniyorum. Bu azabı çeken kimse korkmasın. Evlatlarına baba diye sarılıyorsun, torunlarına dede diye sarılıyorsun, eşlerinizle de erkeğim diye yatıyorsan o sıfatların hiçbiri size yakışmıyor. Bunları yaptırdılar.”
“İNFAZ EDEMİYORLAR”
Çarkın kendisinin de ölüm tehdidi aldığını ancak ölmekten korkmadığını söyleyerek, “Bir sürü ölüm tehdidi aldım, kurşunlandım, yakıldım. Allah beni yaşattı. Beni Allah korur. İnfaz edemiyorlar ki. Ben sokakta yaşıyorum. Onlar gibi dar bir alanda yaşadığım yok. Otobüse biniyorum. Minibüse biniyorum. Pazara gidiyorum. Normal bir insan gibi yaşıyorum” dedi.
“MAHMUT YILDIRIM YAŞIYOR”
Verdiği ifadelerle dosyanın açılmasını sağlayan eski özel harekât polisi, sanık Ayhan Çarkın, dosyanın ölen sanıkları ve kendi pişmanlığına ilişkin açıklamada bulundu. Artı Gerçek’e konuşan Çarkın, “Yeşil” kod isimli Mahmut Yıldırım’ın “yaşadığını” ileri sürerek, kendisiyle 2002 yılında görüştüğünü şöyle anlattı:
“Mahmut Yıldırım’la ilgili tek bir şey söyleyeceğim. Bana da geldi buraya. Dedi ‘Benim ekibe gelir misin?’. Dedim ‘İki tane silahım var Yeşil’. Şu kulenin dibinde oturduk. Akşam saat 11 gibi, yıl 2002 olması lazım. Ben de ‘İki tane silah, biri senin, biri benim. Sen veya ben ateş etmeyeceğim. Hemen kalk buradan git’ dedim. Yeşil inşallah bu dünyada yaşıyorsa ki yaşıyor. Hasta filan diyorlar. İnşallah gelir. Ona kurtulma şansı, benim öbür taraf işim. Ne var, ne yok anlatır. Yeşil çünkü kötü bir insan. Kötü.”
“MAHKEME KANI BİTİRECEK”
Çarkın, ölmediğini söylediği Mahmut Yıldırım’a “Bu mahkeme şu anda öyle bir mahkeme ki, bu kanı bitirecek. İnsanları sakinliğe erdirecek. Benim gibi çok insan var azap çeken. Korkuyorlar. Cezalandırma değil illa. Ne olduğunu? Ölüp gidiyorlar hesap verecekler. Yeşil bunlardan birisi. İnşallah dine imana gelir. Hiçbir şey için geç değil. Gelip konuşur. Zaten öleceksin” diye çağrıda bulundu.
“OĞUZ’A ‘DUR GİTME, TEZGÂH VAR’ DEDİM”
Çarkın, “Arkadaşım” dediği ve 2005 yılında öldürülen özel harekât polisi Oğuz Yorulmaz ile ölmeden önce görüştüğünü ve Yorulmaz’ın Ankara faile meçhul cinayetler dosyası sanığı eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar’ı “tehdit ettiğini” söyledi. Çarkın sözlerini şöyle sürdürdü:
“Oğuz Yorulmaz öldürüldü. Öldürülmeden önce dedim ki ‘gitme’. Oğuz Yorulmaz bir şeyler anlattı. Anlattığı şeylerle Mehmet Ağar’ı tehdit etmiş. Bir konuyla ilgili. Konuyu anlatmadı. ‘Oğuz dur gitme. Bu işte tezgâh var sana’ dedi. ‘Yok, kardeşim çağırdı’ dedi. Gitti ve öldü. Cem Ersever nasıl öldüyse, Oğuz da it dalaşına kurban gitti. Benim arkadaşımı öldürdüler.”
Ayhan Çarkın tutuklanmadan önce +Gerçek’e konuştu:
🔸Cinayetleri Mehmet Ağar, Tansu Çiller işletti
🔸Mehmet Ağar organizatörü, Tansu Çiller siyasi ayağı @sedaa_tsknhttps://t.co/StsSz66vII pic.twitter.com/JFAu2OJnq7
— +GERÇEK (@artigercek) March 12, 2022
“ZİYA BENDEN ÖNEMLİ BİR POLİSTİ, ‘KONUŞ’ DEDİM KONUŞMADI”
Çarkın, Aralık 2021’de öldürülen sanık eski özel harekât polisi Ziya Bandırmalıoğlu’na ilişkin şunları söyledi:
“Ziya konusunda yönlendirme var mı kesin bilmiyorum. Ama varsa da mutlaka. Ziya çünkü önemliydi. Benden çok çok önemli polisti. Ben konuş dedim onlara. Benim bu konuştuklarım, 100 dilim baklava var, bir dilimi. İnan 99 dilimi onlarda. Ayhan Özkan, Ayhan Akça, Enver Ulu. Ben öyle yapmadım.”
“SIVASIZ EVLERİN ÇOCUKLARI ÖLDÜ”
Çarkın, İnsan Hakları Derneği’ne gittiğini ve birçok şeyi anlattığını söyleyerek, “Koydum kamerayı otur kardeşim. Anlattım. Bunu anlatmak zorundayım. Bu benim doğrularım değil ülkenin doğrusu. Evlat kurban ediyorsunuz ya. Anneler evladım ne zaman kapıya gelecek diye gözyaşı döküyor. Hep tuğlalı, sıvasız evlerin çocukları öldü. Hep biz öldük, bunlardan bir tanesinin evladı gitmedi. Karşı tarafı sorma. Bir sürü kan, bir sürü gözyaşı. Bunlar vampir. Evlatlarımızın kanıyla beslenen vampir. Bu vampirlerden bir tanesi de Mehmet Ağar’dır. Şu an derin devletin başında. Her türlü pisliği yapabilecek, insanlık düşmanı bir Mehmet Ağar. Mehmet Ağar vatan hainidir. Bunu toptan ortaya koydum. Sindiren taksit taksit sindirsin” dedi.
“TEPEDEKİ İSİMLER”
Verdiği ifadelerle Ankara’daki faili meçhul cinayetler dosyaSInın açılmasını sağlayan eski özel harekat polisi, sanık Ayhan Çarkın kendisini “Katil” diye tanımlıyor ve bu cinayetleri işletenleri de “tepedeki isimleri diye tarif ediyor.
Çarkın, “Cinayetleri Mehmet Ağar, Tansu Çiller işletti. Mehmet Ağar’sız o cinayetler işlenmez. Bütün organizasyon bilgisi dahilindedir. Mehmet Ağar organizatörü, Tansu Çiller öbürleri yöneticisi, siyasi ayağı. Bir yerde siyasi ayak, bir yerde yargı ayağı desteği var” diye anlattı.
“SİLAHLARI KORKUT EKEN TOPLADI”
Davada kritik delil “Uzi” marka silahların Korkut Eken’de olduğunu söyleyen Çarkın, “Korkut Eken (silahları) topladı. Ama bir iki tane dışarıda olduğunu biliyorum. Ama kimde olduğunu bilmiyorum. Mehmet Ağar da o silahların peşinde. Bir, iki tane silah bir yerde. O arkadaş da kimse, onu getirirse iş bitecek” diye konuştu.
Çarkın, Uğur Mumcu soruşturmasında da görev almış olan asker kökenli eski DGM Savcısı Ülkü Coşkun’u da suçladı. Coşkun’un o dönemde, “Bu işi devlet yapmıştır, siyasi iktidar isterse çözer” dediği iddia edilmişti.
“GAZETECİLERİN ÖLRÜRÜLMESİNDEKİ TUĞLADIR O”
Kendilerine cinayetlerin “tepedeki isimler” tarafından işlettirildiğini dile getiren Çarkın, o isimleri “Bu işler Cumhurbaşkanının, o zaman Süleyman Demirel’di. Özellikle Başbakanın (Tansu Çiller) ve kocasının, Özer Çiller’in. Özellikle Mehmet Ağar. Bu cinayetleri uygulayan Mehmet Ağar’dır” diye açıklayarak, bu isimlerle yüzleşmek istediğini şöyle açıkladı:
“Yüzleşmek istiyorum. Gelmesi lazım ki bunları anlatayım. Bizim çetenin lideri gelmedi mahkemeye. Mahkemeye getiremiyorsun adamı. Hiçbir güç onu mahkemeye getiremiyor. O zaman elindeki tuğla neyse ben o tuğlayı biliyorum. O tuğla 12 Eylüllerin, Uğur Mumcu, Çetin Emeç, Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy Aydın, cumhuriyete sahip çıkan gazetecilerin öldürülmesindeki tuğladır o tuğla. Mehmet Ağar’sız o cinayetler işlenmez.
Bütün organizasyon bilgisi dahilindedir. Mehmet Ağar organizatörü, (Tansu Çiller) öbürleri yöneticisi. Siyasi ayağı. Bir yerde siyasi ayak, bir yerde yargı ayağı desteği var.”
“UZİLER KORKUT EKEN’DE FAKAT BİR, İKİ TANESİ DIŞARIDA”
Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi, davanın 21 Ocak 2022 tarihli duruşmasında cinayetlerin işlendiği dile getirilen “Uzi” marka silahla ilgili Emniyet Genel Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak, 1994 yılı ve öncesinde tüm polis teşkilatı envanterlerinde (PÖH dahil) “Uzi” marka silah bulunup bulunulmadığı; bulunuyorsa silah/kovan ilişkisini kuracak şekilde balistik raporlarının sunulmasını talep etmişti.
Çarkın bir türlü ortaya çıkmayan bu silahların Susurluk hükümlüsü, eski asker Korkut Eken’de olduğunu ve kayıp olan birkaç silahın da peşine Mehmet Ağar’ın düştüğünü ileri sürerek, şunları anlattı:
“Akıllı bir katil. Akıllı bir katildir Mehmet Ağar. Fakat aklı bir yere kadar. Ben de daha ölmedim işte. (Uziler) Korkut Eken’de nerede olacak? Korkut Eken, Mehmet Ağar’sız tabiri caizse tuvalete dahi gidemez. Silahları bize daire başkanlığı temin ediyordu. Uzileri daire başkanı Korkut Eken dağıttı. 12 tane uzi. Korkun Eken’deydi. Ben almadım elime Uzi. Korkut Eken (silahları) topladı. Ama bir iki tane dışarıda olduğunu biliyorum. Ama kimde olduğunu bilmiyorum. Mehmet Ağar da o silahların peşinde. Bir, iki tane silah bir yerde. O arkadaş da kimse onu getirirse iş bitecek.”
“ELİME UZİYİ VERDİLER TARADIM”
Çarkın, avukatlar Faik Candan ve Avukat Yusuf Ekinci’nin ölümüne ilişkin yeni bir iddiada bulunarak, eski Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcısı Ülkü Coşkun’a ilişkin de şunları ileri sürdü:
“Bunun adresini, istihbaratını veren ve ölmesini isteyen de ilk defa söylüyorum bu ismi. Ankara’da Ülkü Coşkun denen savcı. Ankara Cumhuriyet Başsavcısının odasına gittik. Bu iki avukatın adreslerini verdi. Fotoğraflarını gösterdi. Ankara Barosu’na kayıtlarını çıkardı. ‘Bu adamlar’ dedi. Bu adamlar öldü. Avukat Yusuf Ekinci alındı. Bürosundan çıktıktan sonra aşağı doğru sokağı dönerken alındı. O infazda benim elime uziyi verdiler. Ben taradım, ‘Hadi lan’ dedim. Taradım ama adamı taramadım. Çünkü midem kaldırmıyordu. Enver’e (Ulu) verdim. Midem kaldırmıyordu. Ayhan Akça, grup oradaydı. Oradan döndüm arkamı, orada infaz edildi.”
“UĞUR MUMCU’NUN KATİLİ MEHMET AĞAR VE EKİBİDİR, ÜLKÜ COŞKUN DAHİL”
“İlk defa söylüyorum bunu. Söylemeyecektim. Ne zaman söylemişti, Uğur Mumcu’nun eşi Güldal Mumcu. İlk defa onun ağzından bu ismi duyunca tam netleştirdim. Uğur Mumcu’nun katili Mehmet Ağar ve ekibidir. Buna Ülkü Coşkun denen adam da dahil.”
“ÖLÜM LİSTESİ 91 KİŞİ”
MİT Kontrterör Dairesi Başkanı Mehmet Eymür’ün 54 kişi olarak açıkladığı ölüm listesini Çarkın, “91 kişi” olarak açıklayarak, “Milli Güvenlik Kurulu’nda tavsiye kararı alınıyor. Bu tavsiye kararını resmi karar gibi uygulamaya koyuyorlar. Mehmet Ağar o zaman Emniyet Genel Müdürü. Mehmet Ağar’ın kararıyla 91 kişilik ölüm listesi geliyor. Gördüm çünkü. 91 kişilik ölüm listesi” dedi.
FAİK CANDAN’IN AĞABEYİ ‘ARABADA ÇATLI VE ŞAHİN’İ GÖRDÜM’ DEMİŞTİ
Kaçırılan Avukat Faik Candan’ın cesedi 14 Aralık 1994 tarihinde bulundu. Candan cinayeti yıllardır aydınlatılmadı.
Özel harekatçı Ayhan Çarkın’ın itirafları üzerine Faik Candan’ın ailesi cinayetin aydınlatılması için savcıya müşteki sıfatıyla dilekçe verdi. Faik Candan’ın kardeşi Mustafa Candan, ağabeyi kaçırılmadan önce evlerinin önündeki bir araçta, İbrahim Şahin ve Abdullah Çatlı’yı gördüğünü söyledi.
Ayhan Çarkın savcılık ifadesinde Candan cinayetini şu sözlerle aktarmıştı: “Faik Candan’ı bürosundan alan ekipte Ahmet Demirel, Ahmet Sakarya, Uğur Şahin, Sami Gece, Oğuz Yorulmaz, Sait Yıldırım, Ercan Ersoy, Ümit ve Lokman vardı. Biz araçla Konya yolundan istikametle Gölbaşı istikametine döndük, aracımızı park ettik. Ancak buraya bütün araçlarla birlikte gelmedik. Diğer ekipler daha önceden gelmişler ve biz geldiğimizde de infazı bitirmiş dönüyorlardı.
Biz cesedin başına gidip görmedik. Ahmet Sakarya, Sami Gece, Uğur Şahin, Lokman, Ahmet Demirel, Ninja, Ayhan Özkan, Ayhan Akça, Siirt grubundan isimlerini bilmediğim şahıslar vardı. Hava kararmıştı, akşam üzeriydi. Buralar (gösterdiği yeri kasıtla) o dönem boştu. Sadece fabrika vardı, Ahmet Sakarya burada Faik Candan isimli şahsı öldürdü.”
YUSUF EKİNCİ CİNAYETİ
Avukat Yusuf Ekinci, 25 Şubat 1994 günü akşam 18:30’da Ankara Kızılay’daki ofisinin önünden Özel Harekat polisleri tarafından gözaltına alındı. Cesedi 24 Mart 1994 günü öğle saatlerinde Gölbaşı yakınlarında yol işçileri tarafından bulundu.
Otopside Uzi marka bir silahla başından ve göğsünden 11 el ateş edilerek öldürülmüş olduğu tespit edildi. Ancak kaybolduğu gecenin sabahı, daha ölüm haberi ulaşmamışken Ekinci’lerin evini arayan iki telefon var: Biri arkadan daktilo seslerinin geldiği, sözsüz; diğeri, ‘‘alo, kimsin’’ sorusunu ‘‘cehennemin dibiyim’’ diye cevaplayan iki telefon. Ailesi olayı araştırırken, Oran yolundaki benzinci, kırmızı bir Toyota’nın dikkatini çektiğini (Ekinci’nin arabası kırmızı Toyota) arkadan gelen polis arabasının ona selektör yaktığını anlatıyor.
NE OLMUŞTU?
90’lı yıllarda öldürülen Kürt iş insanı ve yazarların failleriyle ilgili 20 Aralık 2013’te Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca iddianame düzenlendi.
İddianameye göre sanıklar şu isimlerin öldürülmesiyle suçlanıyordu:
Abdülmecit Baskın, Namık Erdoğan, Metin Vural, Recep Kuzucu, Behçet Cantürk, Savaş Buldan, Haci Karay, Adnan Yıldırım, İsmail Karaalioğlu, Yusuf Ekinci, Ömer Lutfi Topal, Hikmet Babataş, Medet Serhat, Feyzi Aslan, Lazem Esmaeılı, Asker Smıtko, Tarık Ümit, Salih Aslan ve Faik Candan.
Davanın sanıkları ise şöyleydi: Mehmet Ağar, İbrahim Şahin, Korkut Eken, Ayhan Çarkın, Ayhan Akça, Ziya Bandırmalıoğlu, Ercan Ersoy, Ahmet Demirel, Ayhan Özkan, Seyfettin Lap, Enver Ulu, Uğur Şahin, Alper Tekdemir, Yusuf Yüksel, Abbas Semih Sueri, Lokman Külünk, Mahmut Yıldırım, Nurettin Güven, Muhsin Korman.
Sanıklar, “cürüm işlemek için oluşturulan silahlı teşekkülün faaliyeti kapsamında insan öldürmek” suçundan Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanıyordu. Sanıklar hakkında verilen beraat kararları Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi tarafından bozuldu ve yargılama yeniden başladı.
İSTİNAF, BERAAT KARARLARINI BOZDU
Ankara’da 1993-96 yılları arasında gerçekleşen 18 faili meçhul cinayete ilişkin Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi’nin bozma kararının ardından Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden görülmeye başlandı.
Kararda, “Sadece sanık Ayhan Çarkın’ın beyanları arasında var olduğu bildirilen bir kısım farklılıklara işaret edilmekte; ancak maddi olaylarla uyuşan bildirimlerinin ise irdelenmemek suretiyle, yetersiz gerekçe ile hüküm kurulduğu” vurgulandı.
“Suç işlemek amacı kurulan silahlı örgütün faaliyeti çerçevesinde tasarlayarak kasten öldürme” suçlanan 18 sanık hakkında yeniden yargılamanın önü açılmış oldu.
Eski özel harekat polisi, sanık Ayhan Çarkın, İstinaf Mahkemesi’nin ilk duruşmasında mahkemenin kararına katıldığını ve diğer sanıklarla yüzleşmek istediğini dile getirdi. Çarkın olayların araştırılmasını ve soruşturulmasını istedi. Çarkın’ın talebini reddeden mahkeme, davanın sanıklarından eski özel harekat polisi, Susurluk çetesi davası hükümlüsü Ayhan Akça hakkındaki yurt dışına çıkış yasağını da kaldırdı.
Davanın 22 Nisan tarihli duruşmasında savcının mütalaa vermesi bekleniyor.
Brezilya’da Türk jetine operasyon: 1,3 ton kokain ele geçirildi