Yargıtay Birinci Başkanı Mehmet Akarca, yaklaşık 300 bin insanın tutuklu olduğu Türkiye’de yargının en büyük probleminin kıdem olduğunu söyledi. Akarca, “En büyük sorun 22 bin 800 hakim ve cumhuriyet savcısının bulunduğu yerde yüzde 60’a yakın meslektaşımızın 5 yıl ve altında kıdeme sahip olmasıdır” dedi.
BOLD – Yargıtay Birinci Başkanı Mehmet Akarca, Adana’da düzenlenen Yargıtay Bölgesel İçtihat Forumu’nda yaptığı konuşmada yargıdaki en büyük problemin hakim ve savcıların kıdem sorunu olduğunu söyledi.
Milyonlarca davanın hakim ve savcıların fedakar çalışmalarıyla sonuçlandığını belirten Akarca, “Buradaki en büyük sorunlarımızdan biri, 22 bin 800 hakim ve cumhuriyet savcısının bulunduğu yerde yüzde 60’a yakın meslektaşımızın 5 yıl ve altında kıdeme sahip olmasıdır. Önümüzdeki günlerde eğitim yoluyla ve daha da yapılacak reform çalışmalarıyla bu alandaki boşluğun da hızla giderileceğini göreceğiz” dedi.
“ADİL BİR HUKUK DÜZENİ OLUŞTURMALIYIZ”
DHA’nın haberine göre Akarca’nın, Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) ve Adana Sanayi Odası (ADASO) iş birliğiyle düzenlediği ‘İş Hukuku’ başlıklı Yargıtay Bölgesel İçtihat Forumu’ndaki konuşmasının tamamı şöyle:
“Az önce valimle sohbet ederken kendisi bir hususa değindi. ‘Günümüzde en büyük problemlerden biri iş yeri tanımı’ dedi. Gerçekten de pandemi bize bunu gösterdi. Dijital dönemde birlikte evden çalışma, diye bir kavram ortaya çıktı. Evde çalışan insan ev işini yaparken bir kazaya uğrarsa ‘İş kazası mıdır yoksa gerçekten kendisinin neden olduğu bir kaza mıdır?’. Bunun ayrımını yapmak son derece güçtür. İş hukuku dairemizin ve iş hakimlerimizin önünde çok çetrefilli sorunlar bulunuyor ve iş hukuku çok dinamik, yaşayan, canlı hukuk dallarından en önemlisidir. İş hayatını, çalışma hayatını, ekonomiyi doğrudan etkilemektedir. Küreselleşmenin sonucunda ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel değerler ulusal sınırları aşarak uluslararası alana hızla yayılmış, ülkeler arasında sürekli bir etkileşim ve iletişim meydana getirmiştir. Hukukçular olarak küreselleşen dünyanın değişen şartlarına uygun ve adil bir hukuk düzeni oluşturmalıyız.
SOSYAL MEDYA MAHKEMELERİ
Üzülerek ifade etmem gerekir ki çoğunlukla sahte hesapların arkasına sığınan kullanıcıların yargısal süreçler hakkında sosyal medyada yorumlar yapmasına ilişkin uygulamalara sıklıkla rastlıyoruz. Buna ‘sosyal medya mahkemeleri’ deniyor. Kişinin suçlu olup olmadığına, delil durumuna herhangi bir veriye objektif olarak bakmaksızın her önüne gelen bu konuda bir hüküm veriyor ve bu konuda yargıyı suçluyor. Bu, kabul edilebilir değil. Anayasaya ve evrensel hukuk ilkelerine aykırı olan ve bazı hallerde suç teşkil eden bu durum, ülkemizde kronik bir hal haline gelmiştir. Bilinmelidir ki günlük hayatta suç teşkil eden her söz ve davranış sosyal medyada da suçtur.
TELEVİZYONDA, SOSYAL MEDYADA HERKES YORUM YAPIYOR
Şu bir gerçektir ki herhangi bir davada, dava dosyasına vakıf olan az sayıdaki yargı mensubu dışında hiç kimsenin bu konuda yeterli bilgiye sahip olduğunu söylemek mümkün değildir. Dosyanın içeriğini bilmeden, delilleri görmeden bunları görmeden, okumadan, anlamadan özellikle bu konuda uzmanlık gerektiren bir konuda bir bakıyorsunuz herkes bir yorum yapıyor. Televizyonda, basında, sosyal medyada, siyasi alanda her alanda toplumun her kesiminde sanki bütün iş güç bırakılmış ve bir tek bu konu üzerinde yargıya gereksiz şekilde sataşmalarda bulunulmaktadır. Kamuoyunun demokratik hak arayışlarına, duyarlılıklarına sonuna kadar saygı duyuyoruz. Ancak hukuk atmosferini zehirleyen bu yaygın ve güncel problem ciddiye alınmalı, yapılacak yasal düzenlemelerle çözüme kavuşturulmalıdır.
HAKİM VE SAVCILARIN BÜYÜK KISMI 5 YILIN ALTINDA KIDEME SAHİP
Bu nedenle halkın yargıya olan güveninin çok az olduğuna dair haber ve yorumların doğru olmadığı kanaatindeyim. Vatandaşlarımız tarafından mahkemelere açılan milyonlarca dava hakim ve savcılarımızın fedakar çalışmalarıyla sonuçlandırılmaktadır. Buradaki en büyük sorunlarımızdan biri, 22 bin 800 hakim ve cumhuriyet savcısının bulunduğu yerde yüzde 60’a yakın meslektaşımızın 5 yıl ve altında kıdeme sahip olmasıdır. Önümüzdeki günlerde eğitim yoluyla ve daha da yapılacak reform çalışmalarıyla bu alandaki boşluğun da hızla giderileceğini göreceğiz.”