BOLD – Başarılı geçen 2019 yerel seçimleri sonrası Ankara’da katıldığı bir şehit cenazesinde linç edilmek istenen Kemal Kılıçdaroğlu, adaylığını açıklamasının ardından yine hedefte.
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın en güçlü rakibi olan Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı CHP lideri Kemal Kılıçaroğlu’na yönelik suikast iddiaları her geçen gün artıyor.
Gazeteci Can Ataklı, Kılıçdaroğlu’na suikast yapıldıktan sonra suçun terör örgütünün üzerine atılacağını öne sürdü.
Aynı iddiayı ilk olarak eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Alaattin Aldemir dile getirmişti.
SUİKAST İDDİALARINA CEVAP
Kılıçdaroğlu, gündemde yer alan konulara ilişkin olarak T24 yazarı Murat Sabuncu’nun sorularını yanıtladı.
Hakkındaki suikast ve tehdit iddialarına değinen CHP lideri , “Olur, böyle şeyler; önemsemiyorum. Ben terör örgütleri tarafından öldürülmek ve kimi güçler tarafından linç edilmek istenen bir siyasetçiyim. Ne yaşamış olursam olayım, bir adım geri adım atmadım” ifadesini kullandı.
Kılıçdaroğlu, kimsenin endişe etmemesi gerektiğini söyledi.
AMEDSPOR TARTIŞMALARI
Bursaspor – Amedspor maçı sırasında yaşananlar ve akabinde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin ‘milli duruş’ diyerek ırkçı saldırılara sahip çıkmasına değinen Kılıçdaroğlu, “Bırakın Allah aşkına; yıllar önce Türkiye Futbol Federasyonu onayladı bu ismi. Yaklaşık 10 yıldır, mücadele ettiği kümelerde yüzlerce maç oynamış, Türkiye’nin dört bir yanına deplasmana gitmiş; Türkiye’nin dört bir yanından Diyarbakır’a gelmiş takımlara ev sahipliği yapmış, Amedspor. Amedspor’un isminin Amedspor olduğunu yeni mi duymuşlar” diye konuştu.
HDP İLE GÖRÜŞME
Kılıçdaroğlu, HDP’yle ne zaman görüşeceğine ilişkin soruya da şu yanıtı verdi: “HDP’nin değerli eş genel başkanlarıyla görüşeceğim. Arkadaşlarım planlamayı yapıyorlar.”
Sabuncu’nun yönelttiği sorular ve ana muhalefet partisi liderinin bunlara verdiği yanıtlar şöyle:
Bir süre önce yaptığınız konuşmada ‘devlette paradigma değişikliğine ihtiyaç duyulduğuna’ değinmiştiniz. Şimdi Milet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayısınız. Eğer kazanırsanız devletin yeni değerler dizisinde neoliberal politikaları terk eden sosyal bir devlet, krizin faturasını emek kesimine kesmeyen bir anlayış, bireyin öncelendiği bir yapı mı göreceğiz?
CHP Genel Başkanı olarak benim yaklaşımımın bir paradigma değişikliğinin zorunluluk olduğu yönünde; Millet İttifakı adı altında bir araya geldiğimiz siyasi partilerin sayın genel başkanlarının da ortak kanaatinin bu yönde olduğunu görüyorum. Ki birlikteliğimizi oluşturan sayın liderler çeşitli zamanlarda bu konudaki değerlendirmelerini dile getirdi, getiriyor. Ülkemizde yaşanan çürümeyi ancak bir paradigma değişikliğiyle sonlandırabiliriz. Beşli çeteye tanınan imtiyazlar, devletin kasasından çalınan milyar dolarlar, kamuda yaşanan liyakatsiz atamalar, eğitim kurumlarının, üniversitelerin kimliksizleştirilmesi, topyekûn bilimden uzaklaşılması ve benzer adımlar Türkiye’yi bir felakete sürükledi. Bu felaketin acı reçetesi ise hep halkımıza fatura edildi.
Bir binayı düşünün; öncelikle binanın ana taşıyıcı unsurlarını mutlak surette usulüne uygun yapmak zorundasınız. Aksi olduğunda, yani ana taşıyıcı unsurları usulüne uygun yapmadığınızda veya yapılmış olanı bile isteye hırpaladığınızda, binayı yıkıma mahkûm edersiniz. Sistemi korozyona, çürümeye uğratmış olursunuz. Ve nihayetinde buna bağlı olarak yapı çöker. AKP hükümetlerinin Türkiye’ye yaşattığı tablo budur. Peşkeş çekilen ihaleler, kayırmacılık, liyakatsizlik ülkeyi uçuruma sürükledi. Deprem toplanma alanlarının bile ranta açıldığı bir ülke, felakete koşar adım gitti. Millet İttifakı’nı oluşturan değerler bütünün öncelikli amacı da bu çürümüşlüğü kesip atmak olacak. Bu kangrenli yapıyı hızlıca bünyeden koparacağız. Her krizin, her beceriksizliğinin faturasının işçiye, çalışana, memura ve emek üreten diğer kesimlere fatura edilmesi ahlaki değildir. Kabul edilemez. Ortada bir başarısızlık varsa sorumlusu siyasi iradedir.
Grup konuşmamda da ifade ettiğim gibi, ülkenin kolonlarını kestiler; ülkenin taşıyıcı kolonlarını bile isteye yok ettiler. Siyasi irade, pandemi dönemi de dahil yaşananlardan ders çıkartmadı. Vatansever bürokratların, bilim insanlarının, konunun uzmanı isimlerin tüm uyarılarını gözardı etti. Ve ne acıdır ki tüm bunların sonucu olarak depremde on binlerce vatandaşımız hayatını kaybetti, ölüme sürükledi. Ancak acı olan bir başka gerçek de, binlerce vatandaşımızın, enkaz altında kurtarılmayı bekleyerek can vermesidir. Arama- kurtarma çalışmalarında yaşanan beceriksizlik, çadır dağıtımında yaşanan beceriksizlik, yardımların dağıtımında yaşanan beceriksizlik; saymakla bitmez… Tüm bu beceriksizliklerinin nedeni liyakatsizlikleri ve kibirleridir. Hâlâ burunlarından kıl aldırmıyorlar. İçten bir özeleştiri dahi yapmıyorlar, Erdoğan bir de üstüne helallik istiyor. Nerede bu vergiler kardeşim? Bunların hepsinin hesabını teker teker soracağız. Devletin hazinesinden çalınan 418 milyarı geri alacağız. Milletin parası, milletin olacak. Açlık ve yoksulluk sınırı altında ezilen milyonlarca yurttaşımızın hakkını söke söke alacağım. Bu değişim kalıcı refahın da ön adımı olacaktır. Milletimiz müsterih olsun.
SÖYLEMLERİ ENKAZ ALTINDA KALDI
6 Şubat depremleri sonrası yeni bir toplum ortaya çıktı. Uzun süredir kutuplaştırma için yapılan siyasete karşı büyük acı toplumu bir araya getirdi. Şimdi seçim süreci başlıyor. Mesajlarınızda ayrışmayı önceleyecek bir dil mi tutturacaksınız?
Yaşadığımız acı, toplumun her kesimini derinden etkileyen ve etkisi yıllara sâri olacak bir tablo koydu önümüze. Binlerce insanımızı kaybettik, büyük bir yara açıldı hepimizin yüreğinde. Bu bağlamda deprem sonrası yaşanan her kareyi doğru okumamız lazım. Bu bizim öncelikli sorumluluğumuzdur. Söylediğim gibi liyakatsizlik, kibir, ihmal, tedbirsizlik ve hükümetin geçmişte yaşananlardan ders çıkartmak istememesi binlerce insanımızı kaybetmemize yol açtı. Bu acılara rağmen, milletimiz büyük bir seferberlik örneği gösterdi, mevcut iktidara büyük bir ders verdi, “Sen ne kadar kutuplaştırmaya, bölmeye çalışsan da bunu başaramazsın” dedi. Enkazın altında mevcut iktidarın politikaları ve kutuplaştırıcı söylemleri de kaldı.
DEPREMDE ÇADIR SATACAK KADAR VİCDANINI KAYBETMİŞ
AFAD ve Kızılay gibi yardım kuruluşlarının durumu ortada; bu kurumlar depremde bile çadır satacak kadar aklını ve vicdanını kaybetmiş insanların eline geçmiş. Ancak kimse endişe etmesin, bu kurumları gerçek görev alanlarına geri getireceğiz. Liyakatli kadrolarla ve bilimin yol göstericiliğinde atacağız gerekli olan tüm adımları. “İktidarımızda tek bir çocuk dahi yatağa aç girmeyecek” diyorduk. Evet, tek bir çocuk dahi yatağa aç girmeyecek. Bu sözün daha geniş manada anlamı şudur; tek bir vatandaşımız dahi “Nerede bu devlet” deme ihtiyacı hissetmeyecek. Devletin tüm kadroları, sadece ve sadece vatandaşına, kimseyi de ötekileştirmeden hizmet etmek hedefiyle yeni bir anlayışa kavuşacak. Milletin iktidarında hiç kimseyi ayırt etmeden herkese eşit hizmet edeceğiz. Bu halkın mayasında ve ruhunda hep birlik beraberlik olmuştur, olmaya da devam edecektir. Mevcut iktidarın dahi ne yapmış olursa olsun bu ruhu yok edemediği görülmüştür. Kötü yönetim, iletişimsizlik dili ve ayrıştırıcı politikaları milletimiz sandıkta vereceği kararla ortadan kaldıracak. Bu bağlamda, uygulanacak genel çerçeveyi ortak mutabakat metninde belirledik zaten, tüm ayrıntıları da hızlıca hayata geçireceğiz.