ERSOY ÇELİK | BOLD ANALİZ
Başsavcı İsmail Uçar’ın HSK’ya gönderdiği, adliyelerde dönen rüşvet ve iltimasları ihbar ettiği mektubun kamuoyuna yansımasının üzerinden bir hafta geçti. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, vaziyeti idare eden bir açıklama yapmakla yetindi, iddiaların araştırılacağını söyledi. Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı ise iddiaların odağındaki yargı üyesi olmayan kişilerle ilgili soruşturma başlattı. Kimdi o yargı üyesi olmayan şüpheliler? İşte Uçar’ın mektubunun gerçek mahiyetini ortaya koyan soru bu! Uçar’ın hedef aldığı “siviller” kimler? O sivillerin başında avukat Mustafa Doğan İnal geliyor. Evet, Erdoğan’ın avukatı olan ve 2014 yılından itibaren Erdoğan adına HSK’yı, yüksek yargıyı ve yerel adliyeleri dizayn eden kişi, “F.tö borsasının” mimarı. İsmail Uçar, kamuoyuna yansıyan ihbar mektubu ile bizzat Erdoğan’ın en has adamını, Mustafa Doğan İnal’ı hedef aldı.
KILIÇDAROĞLU: MUSTAFA DOĞAN İNAL KADAR KİRLİ BİR ADAM YOKTUR
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin son grup toplantısında, İnal’a dair şunları söylemişti, takip ettiyseniz hatırlarsınız: “Mustafa Doğan İnal, Erdoğan’ın avukatı. Bu kadar kirli bir adam yoktur. Bu adamın mal varlığını açıklayın kardeşim! Kim bu adam! Salı günü bunları açıklayacağımı söyleyince Adalet Bakanı müfettiş görevlendirdik diyor. Sen yukarıdakilerle uğraşabilecek misin? 2 tane müfettiş görevlendirmiş beraat kararı çıkacak.” İsmail Uçar’ın açıktan hedef aldığı Mustafa Doğan İnal’ı bu sözlerle anlattı Kılıçdaroğlu. İnal’a dair yüzlerce iddianame hazırlanabilecek kapsamda suç dosyası var. Saray koordineli her pisliğin ve hukuksuzlukta, en başta onun adı geçiyor. İsmail Uçar da Mustafa Doğan İnal’ı kumpas ve rüşvet çarkının mimarı olarak gösterip, aslında direk olarak Erdoğan’ı hedef alıyor.
BEKİR ALTUN, “ANADOLU’YA GÖNDERİN, BEN HALLEDERİM” DEMİŞ
Gelelim Uçar’ın ihbar mektubunun Mustafa Doğan İnal ile bağlantısına. İsmail Uçar’ın mektubunda Uçankuş televizyonunun sahibi Can Tanrıyar’a kumpas kurulduğunu ve bu şekilde tutuklandığını anlatıyordu. Şunları ifade ediyordu Uçar: “Diğer bir olayda; televizyon sahibi Can TANRIYAR’ın Çağlayan Adliyesinde Metin GÜNEŞ isimli iş adamıyla davasının olduğu, bu sebeple aralarında husumet oluştuğu ve Can TANRIYAR’ın Muhammet YAKUT ve Tamar TANRIYAR ile birlikte gaspa teşebbüs ettiklerinden bahisle İstanbul Adliyesinde soruşturma açıldığı, Can TANRIYAR’ın tutuklandığı ve İstanbul 38. Ağır Ceza Mahkemesinde dava açıldığı, 5 ay kadar tutuklu kaldıktan sonra dosyasının Anadolu Adliyesine yetkisizlik kararıyla gönderildiği, ancak dosyanın henüz yetkisizlik kararı verilmeden önce heyetin sorun çıkardığından bahisle komisyon başkanının (Bekir Altun) “Anadoluya gönderin, ben hallederim” diye söylediğinin bilgisine ulaşıldığı…”
METİN GÜNEŞ, CAN TANRIYAR’IN KANALINI KURŞUNLATIYOR
Metin Güneş’in kim olduğu detayına çok girmeyeceğim. Erdoğan’a, Ömer Çelik’e ve Egemen Bağış’a çok yakın bir isim olduğunu belirtip, Muhammet Yakut’un videolarına ve paylaşımlarına bakmanızı tavsiye etmekle yetineceğim. Hadisenin Mustafa Doğan İnal ile bağlantısına odaklanalım. Barış Terkoğlu, dün Cumhuriyet Gazetesi’nde olayın Mustafa Doğan İnal’a uzanan yönünü yazdı. Terkoğlu’nun anlatımına göre, Can Tanrıyar’dan sahibi olduğu Uçankuş kanalında bir büyükşehir belediye başkanının sevgilisi olduğuna dair haber yapmasını isteniyor, Tanrıyar kabul etmeyince olaylar büyüyor. Metin Güneş ile magazinci Can Tanrıyar’ın ortağı, ancak bu ikili daha sonradan anlaşamayınca ortalık bozuluyor, dostluk yerini kan davasına bırakıyor. Can Tanrıyar’ın iddiasına göre kanalının kurşunlanması, darp edilmesinin arkasında Metin Güneş var.
“SİNGAPUR MUSTİ, BU T.. SANA YÜZDE KAÇ VERİYOR”
Metin Güneş ise Tanrıyar tarafından yağmalanmaya çalışıldığını iddia ederek şikâyetçi oluyor ve savaşın ilk raundunu AKP nezdinde daha güçlü olan Güneş kazanıyor, Can Tanrıyar tutuklanıyor. Başsavcı İsmail Uçar, işte tam bu hadiseyi, Adalet Komisyonu Başkanı Bekir Altun tarafından organize edilen “adli kumpas” örneği olarak anlatıyor. Mustafa Doğan İnal ile olayın bağlantısı daha derin ilişkilere dayanıyor. Barış Terkoğlu yazısında, Mustafa Doğan İnal ile Can Tanrıyar’ın eşi Tamar Tanrıyar’ın davalık olduğunu anlatıyor. Davalık olmalarının nedeni ise Tanrıyar’ın sosyal medyada yaptığı bir paylaşım. Şu ifadeler var paylaşımda: “Singapur Musti’ bu t… sana yüzde kaç veriyor? Sana en büyük tokat adının bunlarla aynı seviyede anılması olacak.” Singapur’un ne anlama geldiği meçhul. “Musti”nin Mustafa Doğan İnal, t’nin ise Metin Güneş olduğunu belirtiliyor. Kodlamanın bu isimlere işaret ettiğini ileri süren ise Mustafa Doğan İnal’ın bizzat kendisi.
TAMAR TANRIYAR, İNAL’I ERDOĞAN’A ŞİKAYET ETMİŞ
Bu paylaşım nedeniyle, Tamar Tanrıyar ifadeye çağrılıyor. Kastettiği kişinin cumhurbaşkanının eski avukatı Mustafa Doğan İnal olduğundan bahisle savcı Emre Sarı tarafından iddianame hazırlanıyor ve Tanrıyar yargılanıyor. Tamar Tanrıyar, mahkemedeki savunmasında yazdıklarının hayal ürünü olduğunu ve Mustafa Doğan İnal’ı hedef almadığını ifade ederek şunları söylüyor: “Ben müştekiyi daha önceden cumhurbaşkanına şikâyet ettiğim için, müştekinin bana karşı sinirle suç uydurma yaptığını düşünüyorum.” Evet, Tamar Tanrıyar, Mustafa Doğan İnal’ı Cumhurbaşkanı Erdoğan’a şikayet etmiş. Şikayet gerekçesi ile Uçar’ın iddiaları aynı konuda: rüşvet ve iltimas!
METİN GÜNEŞ, MUSTAFA DOĞAN İNAL’IN KİRVESİYMİŞ
Mustafa Doğan İnal’ın avukatı Ömer Faruk Karagüzel ise Tanrıyar’ın cezadan kurtulmak için böyle savunma yaptığını söyleyerek kastedilenin İnal olduğunda ısrar ediyor: “Müvekkilimin cumhurbaşkanına şikâyet edildiğinin belirtilmesi husumetin olduğunun açıkça göstergesidir. Sanığın hikâyesinde paylaşarak bahsetmiş olduğu olaylarda adı geçen şahıslar ‘Mıstık’ ya da ‘Musti Abi’ müvekkilim Mustafa Doğan İnal’dır. Yine ‘T…’ olarak adı verilen kişi Metin Güneş’tir. … Sanık ve Uçankuş TV’nin müvekkilim Mustafa Doğan İnal’a yönelik husumetini kamuoyuna yansıtacak şekilde hareket etmiştir. Metin Güneş, Mustafa Doğan İnal’ın kirvesidir. Aralarında bir arkadaşlık ilişkisi olduğu herkes tarafından bilinmektedir.” Metin Güneş, Mustafa Doğan İnal’ın hem kirvesi hem de yakın arkadaşıymış. Bunu bizzat İnal’ın avukatı Ömer Faruk Karagüzel, mahkeme nezdinde ifade ediyor. Yargılama sonunda, 12 Ekim’de Tamar Tanrıyar beraat ediyor.
“ERDOĞAN TALİMAT VERDİ, ‘KESİN ÇÖZECEĞİZ’ DEDİ”
Can Tanrıyar ve eşi Tamar Tanrıyar ile Mustafa Doğan İnal’ı hasım haline getiren Erdoğan’a şikayet konusu da şu şekilde: Can Tanrıyar, bir resepsiyon sırasında karşılaştığı Erdoğan’a yargı içindeki yapıyı şikâyet ediyor. Başsavcı İsmail Uçar’ın ihbar mektubundan sonra, Can Tanrıyar önceki gün el yazısıyla bir tahliye dilekçesi yazıyor. Dilekçedeki ifadeler şöyle: “Birlikte gittiğimiz külliyede direkt eşim Tamar Tanrıyar, bizzat Sayın Erdoğan’a anlattı ve özetini de yazılı olarak kendisine verdi. Cumhurbaşkanı telefon numaramızı istedi ve o dönemki Adalet Bakanı Bekir Bozdağ bizi Ankara’ya davet etti. ‘Cumhurbaşkanı’nın kesin talimatı var, bu olayları çözeceğiz’ dedi ama! (…) İşte bu görüşmeyi bunlar duydukları için bize iyice bilendiler.”
İSMAİL UÇAR: 8 AYDIR TUTUKLU OLAN TANRIYAR’IN İFADESİ BİLE ALINMADI
İşte İstanbul Anadolu Adliyesi Başsavcısı İsmail Uçar’ın ihbar ettiği hususun özeti bu şekilde. Uçar ihbar mektubunun devamında Tanrıyar’ın tutuklandığı soruşturma ile ilgili şunları söylüyor: “Adliyeye dosyanın intikalinden sonra dosyanın İstanbul Anadolu 1. Ağır Ceza Mahkemesine kaydedildiği, yine komisyon başkanının (Bekir Altun) davaya bakacak hakimi de İstanbul Adliyesinden ayarlayacağını söylediği, bunun bu şekliyle tecessus ettiği, söz konusu dosyanın duruşması 9 Ocak tarihine bırakılmış olup, duruşma tarihi itibariyle 8 aydır tutuklu bulunan sanığın henüz ifadesi bile alınmamıştır.”
“F.T. BORSASI” KURAN ÇETENİN, ERDOĞAN’DAN SONRAKİ LİDERİ
Skandalın bir tarafında Erdoğan’ın yakın adamı Metin Güneş, Erdoğan’ın avukatı ve HSK’nın tasarımcısı Mustafa Doğan İnal ve onun kontrolünde hareket ettiği anlaşılan Adalet Komisyonu Bekir Altun, diğer tarafında ise Can Tanrıyar, eşi Tamar Tanrıyar ve onlara Mustafa Doğan İnal’ın kumpas kurduğunu ileri süren Başsavcı İsmail Uçar var. Bu isimlerin hepsi, Erdoğan’a çok yakın olan ve olmaya çalışan kişiler. İsmail Uçar da Bekir Altun da Yargıda Birlik Platformu’nun kurucuları olan, Erdoğan’ın yolsuzluklarını aklayan yargı mensupları. Mustafa Doğan İnal ise Erdoğan adına, “avukat” görüntüsü altında, 2012-2013 yıllarından itibaren HSK’yı dizayn eden, “F.tö Borsası”nı kuran, işadamlarının mallarına çöken çetenin, Erdoğan’dan sonraki liderlerinden biri, belki de en önemlisi.
UÇAR, ADETA ERDOĞAN’A İSYAN BAYRAĞI AÇTI
Nihayetinde İsmail Uçar, bizzat Mustafa Doğan İnal’ı hedef alıyor, yargıdaki çürümenin ve rüşvet ağının mimarlarından biri olarak gösteriyor ve kamuoyuna ihbar ediyor. Üstelik, Anadolu Başsavcılığı’nın isim belirtmeden yaptığı dünkü açıklamasına göre, hakkında soruşturma açıyor. Uçar bu hamlesiyle, evet, açıkça Erdoğan’ı hedef alıyor, adeta isyan bayrağını açıyor. Elbette “temiz eller operasyonu” başlatmak gayesiyle değil. İsmail Uçar ile Mustafa Doğan İnal arasındaki savaş, kadim bir rant ve nüfuz savaşı. Süleyman Soylu’nun Metin Külünk üzerinden yaptığı gibi, İsmail Uçar da Erdoğan’a diş gösteriyor, bu net!
İSMAİL UÇAR, SOYLU’NUN DURUMUNA DÜŞECEK Mİ, GÖRECEĞİZ
Peki, İsmail Uçar neyine güveniyor? Süleyman Soylu, MHP’ye, Devlet Bahçeli’ye ve emniyet ile mülkiyedeki “ülkücü” kadrolara güvenmiş ve dayanmıştı. Ancak Sinan Ateş suikastı sonrasında “ülkücü” kadroların süngüsü düştü, Erdoğan soruşturmayı şantaj unsuru olarak kullanıp onları avucunun içine aldı. Eğer şu an yargıda, 10 binin çok üstünde hakim ve savcının müteşekkil bir rakamla hakimiyet tesis etmiş olan Yargıda Birlik Platformu, İsmail Uçar’ın arkasındaysa, Erdoğan’ın işi biraz zor. Bu durumda Mustafa Doğan İnal’ı feda etmek ve geri çekmek zorunda kalır. Değilse, İsmail Uçar’ı yakın zamanda çok farklı noktalarda görmemiz mümkün.
Peki, adliyede kokan tuz, Uçar’ın talep ettiği “kemoterapinin” ardından temiz ve itibar edilebilir bir hale gelir mi?
Gelmez, zira tuzun kokmasının asli müsebbibi, en az Erdoğan kadar, Yargıda Birlik Platformu’nun ve İsmail Uçar’ın bizzat kendisidir.
Ortada adalet olgusuna ve mekanizmasına, varoluşsal bir aykırılık var. Yargıda Birlik temizlenmeden yargıda gerçek bir temizlik olmaz.