ERSOY ÇELİK I BOLD ANALİZ
Türkiye’de demokrasi ile birlikte, onun en temel unsurlarından biri olan medyanın çöktüğünü ispatlayan son örnek, İstanbul Anadolu Adliyesi Başsavcısı İsmail Uçar’ın ihbar mektubunun ardından yaşananlar oldu.
Geri kalmış dikta rejimlerinde bile yeri yerinden oynatması gereken bir skandal, sözde gazetecilerin işbirliği ile örtbas ediliyor. Yargıda tahliyenin, yurt dışına çıkış yasağının kaldırılmasının, erişim engeli getirilmesinin vesaire tarifesi açıklanıyor, bir başsavcı rüşvetle karar alan hakimlerin elebaşı olmakla suçladığı yargıçları isim isim sayıyor, medya yine çiçek böcek haberleriyle penguen belgeselciliği gazeteciliğine devam ediyor. Sözde gazetecilerin körlüğü, gazeteci Faruk Bildirici’yi de çileden çıkardı. Bildirici son yazısında, “Bu skandal da öncekiler gibi kapanıp giderse tek suçlusu AKP iktidarı olmayacak, emin olun” diye yazdı.
BU SKANDAL, AKP ÖNCESİ TÜRKİYE’SİNDE OLSAYDI…
Bildirici yazısına, Erdoğan ve AKP’nin Türkiye’de demokrasi ve ahlaki erdemleri nasıl yok ettiğini ortaya koyan bir kıyaslama ve hatırlatma ile başladı. Şunları ifade etti Bildirici: “AKP öncesi Türkiyesinde olsaydı, İstanbul Anadolu Başsavcısı İsmail Uçar’ın HSK’ye gönderdiği ve adliyedeki rüşveti anlattığı mektubu yayımlandığında ortalık ayağa kalkardı. O mektubu yazan savcıyı ve suçlanan yargıçları, o sabah adliye önünde gazeteci ordusu karşılardı.” Evet, aynen Bildirici’nin dediği gibi olurdu. Hem maddi hem de ahlaki çürümüşlük boyutu, AKP dönemindekilerden çok daha düşük olan yolsuzluklar ve skandallar, 80’lerde, 90’larda ve hatta 2000’li yıllarda çok güçlü bir şekilde ses getirirdi.
CUMHURİYET’İ ALEV COŞKUN’A TESLİM ETMESİNDEN BELLİYDİ
Ancak 17-25 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonları sonrasında, Erdoğan, eski skandalların failleriyle ittifak edip medyayı tamamen ele geçirince durum değişti. Cumhuriyet Gazetesi’ni, yargı darbesiyle İnan Kıraç’a ve Alev Coşkun’a teslim etmesi, bu sürecin sembol kokuşmuşluklarından biri oldu. Bildirici yazısında, iktidar gazeteleri gibi Cumhuriyet, Evrensel, Karar, Sözcü ve Yeniçağ’da da savcının mektubunun tek satır bile haber olmadığını anlattı ve ekledi: “Düşünün bir başsavcının, uyuşturucu ve gasp sanıklarının, bahis baronlarının tahliyesi, erişim engelleme kararları için adliyede tarife oluştuğunu somut örnekler vererek yaptığı şikâyeti hem iktidar yanlısı medya hem de muhalif medya duymazdan gelmişti!”
EN AZ AKP KADAR, DANIŞIKLI MUHALİF GAZETECİLER DE SORUMLU
Evet, beklendiği üzere hem iktidar medyası görmezden geldi hem de sözde muhalif medya. Neden? Çünkü, Türkiye’de gerçek bir muhalefet olmadığı gibi gerçek bir muhalif medya da yok. Danışıklı muhalif medya organlarında, gözleri pastadan aldıkları paydan başka bir şey görmeyen sözde gazeteciler var sadece. Bildirici son yazısında, “Bu skandal da öncekiler gibi kapanıp giderse tek suçlusu AKP iktidarı olmayacak, emin olun” diye yazıyor ya, aynen öyle. Çok uzak olmayan bir gelecekse, AKP dönemi de kapanacak ama AKP dönemindeki yolsuzlukların, hırsızlıkların ve hukuksuzlukların tek sorumlusu AKP olmayacak! En az AKP kadar sözde muhalefet ve danışıklı gazeteciler de sorumluluğu paylaşacak.