ERSOY ÇELİK | BOLD ANALİZ
İstanbul Anadolu Adliyesi Başsavcısı İsmail Uçar’ın 6 Ekim’de HSK’ya gönderdiği, yargıdaki kokuşmuşluğu ve çürümeyi gözler önüne seren ihbar mektubu, yeni gelişmeler eşliğinde gündemdeki yerini koruyor. Uçar ihbar mektubunda, halen İstanbul Adliyesi Adalet Komisyonu Başkanlığı görevini yürüten eski Anadolu Adliyesi Adalet Komisyonu Başkanı Bekir Altun’u ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın HSK’yı dizayn eden avukatı Mustafa Doğan İnal’ı hedef almıştı. Uçar, Bekir Altun’un yanında bazı hakimlerin isimlerini de vererek, onları tahliye kararlarını rüşvetle vermek, iş takibi yapmak, aracılık etmek, kumpas kurmak ve usulsüzlük yapmakla suçlamıştı. Aradan 3 haftadan fazla bir süre geçtikten sonra Bekir Altun, karşı taarruza geçti ve Uçar’ı adliyede korku imparatorluğu kurmak ve usulsüzlükler yapmakla suçladı. Uçar’ın rüşvetle karar verdiğini ileri sürdüğü Hakim Sidar Demiroğlu’nun da iddiaları yenilir yutulur cinsten değil.
ALTUN HEM KENDİSİNİN HEM DE UÇAR’IN SAHTEKARLIĞINI İTİRAF ETTİ
Adalet Komisyonu Başkanı Bekir Altun, hakkındaki iddialara cevap niteliğinde HSK’ya gönderdiği mektupta, İsmail Uçar’ın kişisel hezeyan, kıskançlık ve hırsla hareket ettiğini ileri sürdü. Altun, Uçar’ın dilekçesini basına servis edip kamuoyunda algı oluşturmak amacıyla yazdığını belirtip, “İsmail Uçar, karakteri itibarıyla uyumlu çalışmaya müsait olmayan bir kişiliktir” dedi. Uçar’ın Adalet Komisyonu üyesi olmasına rağmen komisyon toplantılarına katılmadığını ama katılmış gibi imza attırdığını iddia etti. Resmi belgede sahtecilikle, yani sahtekarlıkla suçladı. Türk Ceza Kanunu’nda sahte imza atma suçunun cezası iki yıldan beş yıla kadar hapis olarak öngörülüyor. Suçu işleyen kamu görevlisi ceza artıyor ve üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılıyor. Bekir Altun, sahte imzaya “tatsızlık çıkmasın diye” suskun kaldığını belirtirken, hem kendisinin hem de Uçar’ın sahtekarlığını itiraf etmiş oluyor.
İSMAİL UÇAR İÇİN “BAŞKA MİHRAKLARIN ADAMI” DEDİ
İsmail Uçar’ın İstanbul Anadolu Adliyesi’ndeki asansörün kendi odasının bulunduğu katta durmaması için düğmesini söktüğünü, Anadolu Adliyesi’nde korku imparatorluğu oluşturduğunu ve rüşvetle karar aldığı iddia edilen Anadolu 4. Sulh Ceza Hakimi Sidar Demiroğlu’nun Uçar’ın referansı ile atandığını anlattı Bekir Altun mektubunda. Uçar’ın asıl amacının yargıdaki rüşvet olaylarını ortaya çıkarmak olmadığını savunan Altun, “Evvela kişisel hezeyan, kişisel hırslar ve yıllardır içinde barındırdığı kıskançlık hisleriyle motive olan ama daha tehlikelisi başka mihrakların amacına hizmet etmek için kaleme alındığı anlaşılmaktadır” dedi. Metin Güneş ve Necat Gülseven’in yargılandığı dosyada, İstanbul 9. Asliye Ceza Mahkemesi hakimi Erdinç Demet’i arayarak “Beraat verelim” dediği iddiasıyla ilgili olarak da Demet’in “F… iltisaklısı olduğunu” , Demet’in bu yüzden kendisinden nefret ettiğini ileri sürdü.
“İSMAİL UÇAR, İŞADAMLARIMIN ÖZEL UÇAKLARINA KAÇ DEFA BİNDİ?”
Başsavcının adalet komisyonu başkanı hakimi rüşvetle, iltimasla ve kumpas kurmakla suçladığı, hakimin de başsavcıyı sahtekarlıkla, korku imparatorluğu kurmakla, kişisel hezeyanla hareket edip asansörün düğmesini bile söktürtmekle suçladığı bir ülke, Türkiye. Bunlarla da yetinmediler kavgalarında. Hakim Sidar Demiroğlu da HSK’ya gönderdiği şikayet dilekçesinde, İsmail Uçar’ın kendisinden CHP İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezli aleyhinde çıkan bir haber için erişim engeli kararı vermesini istediğini iddia etti. Demiroğlu, Uçar hakkında şu soruları yöneltti: “İş adamlarının özel uçaklarına kaç defa ve niçin bindi? Yurt dışına kimlerle gitti, masrafı kim tarafından karşılandı? Hangi avukatlarla nerelere gitti? Kimlerin özel localarında maç izledi?” Tencere dibin kara, seninki benden kara, şeklindeki atasözü bile anlatmaya yetmiyor bu kokuşmuş tabloyu izah etmek için. Belki bir nebze “kanalizasyon” ifadesi karşılık gelir.
17-25 ARALIK DOSYALARINI KAPATIP MAKAM KAPTILAR
İşte birbirlerinin ipliğini pazara çıkaran, maskesini düşüren İsmail Uçar ve Bekir Altun, Türkiye tarihinin en büyük rüşvet ve yolsuzluk soruşturmalarnı, 17-25 Aralık operasyonlarını kapatan isimlerdi. İsmail Uçar, Anayasa Mahkemesi üyeliğine atanan İrfan Fidan ve Fuzuli Aydoğdu ile 17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmasını bizzat takipsizlik kararı verdi. Bekir Altun ise TOKİ, Fatih Belediyesi ve Halk Bankası’na yönelik operasyonu dalgasında nöbete çağırılarak haklarında tutuklama talep edilen kişilerin tahliyelerini sağlamıştı. Selam-Tevhid dosyasında 150’ye yakın dinleme kararına imza atan Altun, 17 Aralık sonrası rüzgarın dönmesiyle talimatını uygulayan polisleri tutukladı. İki isimde bu çabaları sonrası yüksek makamlara getirilerek ödüllendirildi. İsmail Uçar, Anadolu Adliyesi Başsavcılığı’na atandı. Bekir Altun ise aynı adliyenin Adalet Komisyonu Başkanlığına ardından da İstanbul Çağlayan Adliyesi Adalet Komisyonu Başkanlığına getirildi.
Başsavcı Uçar ve Bekir Altun, Ramazan ayında sahur vakti yaptırdıkları operasyonlarla polislerin tutuklanmasında rol aldılar. Sonra da 17-25 dosyasında karar veren hakim ve savcılara soruşturma açıp cezaevlerine gönderen ekip arasındaydılar. Yani hırsızı değil hırsızı yakalayanları hapse attılar. Rüşvet tekliflerini ellerinin tersiyle itip, Yakup Saygılı örneğinde olduğu gibi, ceplerinde 15 lira olduğu bir halde, on milyarlarca dolarlık vurgunun faillerini adalete teslim eden polisleri ve savcıları, ancak Uçar, Altun ve Demiroğlu gibi Saray hakimleri ve savcıları tutuklayabilirdi, Şimdi kadim kaide bir kez daha hükmünü icra ediyor ve rantın başına çöreklenenler birbirlerini yiyor.
KAMUOYU 17-25 ARALIK SÜRECİNDEKİ İTİRAFLARINI BEKLİYOR
Şimdi herkes şu sorunun cevabını merak ediyor: İsmail Uçar ve Bekir Altun, bir de 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarını kapatmak için ne dolaplar çevirdiklerini, nasıl kumpas kurduklarını, karşılığında makamları dışında neler aldıklarını anlatmaya başlasalar, ortaya ne pislikler saçılır acaba?
Belki o günlere, şu an bu isimlerin hükmettiği mahkeme salonları şahitlik edecek, kim bilir…