MEHMET DOĞAN – BOLD
Bakmayın siz, küme düşecek kulüp teknik direktörü gibi konuştuğuna. Korktuğu başına geldi. Halkın iyi tanıyan Erdoğan, en büyük tokadı yine halktan yedi. Orhan Veli’nin şiirindeki ifadeyle kundurası ayağına vurduğu için Allah’ın adını anmaya başladı. Peki, bundan sonra ne olacak? En popüler soru bu. Cevabını maddeler halinde verelim.
1- AKP’NİN İÇİ KAYNIYOR
Partinin içi kaynamaya başladı. Hezimetin sebebi olarak herkes bir başkasını işaret ediyor. Erdoğan, AKP Genel Merkezi’nde ve vitrinde, dostlar alış verişte görsün hesabı biraz tırpanlama yapacak. En son kabak ıstakoz yiyenin başına patlar mı bilmiyoruz. Ama kadın da haklı olarak “Kardeşim 22 yılda dünyayı yediniz; bir ıstakoz nerenize battı” derse ne olacak?
Tırpandan yırtmak için yoğun kulis devam ediyor. Saray’ın bahçıvanının bile telefonları susmuyor. Aman Reis bize dokunmasın diye tam saha pres var. Ama Reis dokunacak. Dokunmazsa “HAŞA, REİS HATALI!” yorumları ortaya çıkar ki biz ölümlüler şimdilik buna hazır değiliz!
2- EVLİLİK ZORA GİRDİ
Parti içi böyleyken ailelerin hiçbir zaman anlaşamadığı zoraki evlilikte de homurdanmalar başladı. MHP’nin değişmeyen, değiştirilemeyen, teklif bile edilemeyen matematik profesörü, silahı eline almasa da süngü savaşına başladı. En zayıf halkayı hedef aldı. Yine zincirleme isim tamlaması kullanarak tok sesiyle…. ”Türk milletini ‘yerel halk’ ifadesiyle değersizleştirmeye hizmet eden müfsit zihniyetin, son günlerde maruz kaldığımız skandalların asal sorumlusu olduğunu hiç kimse inkar edemeyecektir.”
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in Amerika temaslarında “Yerel halkın enflasyonun düşeceğine ikna edilmesi gerekiyor” ifadesine karşı kuruldu bu cümle. Tabi şimdilik Maliye Bakanı’na çakmanın bedeli yok. Ancak en önemli detay şu ki; konuşmada geçen müfsit kelimesi, arabozan anlamına geliyor. Hangi arayı kim, ne kadar bozacak, göreceğiz. Hoşlanmadığı bir biçimde hoşlanmadığı kişiler tarafından yapılan bir anayasa metni Bahçeli’nin önüne geldiği zaman Bahçeli buna evet der mi? Tabanların birbirinden nefret ettiği zoraki birliktelik, çok yakın gelecekte icra dairelerinde biterse şaşırmayın. Umarız ağır cezaya kalmadan aile mahkemesi bu işi çözer.
3- MUHALEFETE OPERASYON ÇEKECEK
Gelelim muhalefete… Alman Cumhurbaşkanı’yla bile görüşüp döner kesen Ekrem İmamoğlu, göreve geldiğinden beri Erdoğan’dan randevu alamıyor. İmamoğlu’na hiç randevu vermeyen Erdoğan, seçimlerin ardından Genel Başkan Özgür Özel ile görüşebileceğini söyledi. Tabi bunu Özgür Özel saçlarını boyattığından dolayı yapmadı. ‘Kapı açık’ diyen Erdoğan’a, CHP Genel Başkanından “Biz yine de zili çalarız” yanıtı geldi. Saray’ın, İmamoğlu ile Özel arasına mayınlı tuzak kurma hesabını tahmin etmek zor değil. “Sen bir tanesin ama şu İmamoğlu’nu aradan çıkarsak mı” demeyecek doğrudan. Ama CHP’nin içine doğru kılcal bir operasyon deneyecek. Laf kalabalığı olarak da bugüne kadar defalarca içinden geçtiği Anayasa’yı bahane ederek sağdan yaklaşacak.
Ancaaaaak… Özgür Özel buluşma için son dakikada Erdoğan’a, ”Siz de parti genel başkanısınız ben de. İnin Saray’dan, gelin partinizde görüşelim’ derse. İşte o zaman şahı çekmiş olur. Haklı olur mu olur. İkisi de sonuçta parti genel başkanı.
İkili arasında görüşme sadece arşivlere görüntü olur. Anlayacağınız iki taraf da siyaset yapıyor. Sonuçta, psikolojik üstünlüğünü kaybetmiş Erdoğan rejiminin sonunu görmek için muhalefet, sadece sabit dursa bile çok büyük iş yapmış olacak.
4- ERBAKAN’A AKÇELİ OPERASYON
Erdoğan bayramda herkesi aradı ama yenilgisinin sebeplerinden biri olan Yeniden Refah Partisi lideri Fatih Erbakan’ı aramadı. Erbakan’a artık Saray’da ağız dolusu küfretmekle yetinmeyecek. Aslında istediği şey İstanbul’da bir görüşme ayarlayıp onu Sarayburnu’ndan denize atmak!
Ancak danışmanları sürekli olarak 2024 yılında yaşadığını söylediği için bu hayalini gerçekleştiremeyecek. Öyle olunca Erdoğan en iyi bildiği işi yapacak. Biriktirdiği akçelerle Fatih Erbakan’ın partisini bir şekilde karşısında engel olmaktan çıkarmaya çalışacak.
5- BÜROKRASİ PUSUDA BEKLİYOR
Şimdi gelelim Erdoğan’ın vatandaşına karşı top tüfek, hatta bazen atom bombası olarak kullandığı bürokrasiye. İlerleyen günlerde bürokrasiden bol bol haber yapacağız. Rüzgâr dönü ancak onlar şimdilik izlemede. 22 yıllık bir miktar genetiği değişmiş olsa da “garantici olmak” bunu gerektiriyor.
Ne vakit batan geminin kamaraları biraz daha suyla dolmaya başladı, halkın attığı tokadın benzerini bürokrasi atacak Erdoğan rejimine. Hatta ilk tokat muhtemelen yargı cephesinden gelecek. Nereden mi biliyoruz Nostradamus kehaneti değil bizimkisi. Bakınız Türkiye siyasi tarihine, hep böyle oldu çünkü.
6- VATANDAŞTAN BALANS AYARI
Son olarak gözler vatandaşta. Piyade ordusu ile tanklı, uçaklı orduya diz çöktürmüş bir muzaffer kumandan edasıyla oturuyor şimdi koltuğunda. ‘Bana travma yaşatırsan, sana alasını yaşatırım’ dedi. Erdoğan’a üstü açık bir mesaj gönderdi.
Erdoğan bunu okudu ve kabul etti. Rejiminin bekçileri son ev, son yazlık, son arsa hesabı yapıyor. Yurtdışından bir ev alalım sonuçta lazım olur planları devam ediyor. Büyük gemi batıyorsa şimdi gemisini kurtaran kaptana döndü iş. Yiyelim, içelim güzelleşelim kıvamındalar. Şimdi soru şu: Erdoğan ne yapacak?
Şimdiye kadar sevenleri “Reis bir yolunu bulur bizi düze çıkarır” diye ondan keramet bekledi. Muhalifleri her adımında haklı olarak bir Ali Cengiz oyunu aradı.
Şimdi bütün maddeleri hesaba katarak çok basit bir sonuca çıkıyoruz. Erdoğan’ın önünde temel olarak iki ihtimal var. İlki 22 yılda aşındırdığı son 10 yılda ise tamamıyla işlemez hale getirdiği sistemi onarmak için reformlar yapmak. Neler yapabiliri yazacağız ama. Bununla ilgili fazla fanteziye gerek yok. Çünkü kimse Erdoğan’ın hukuka döneceğine ihtimal vermiyor.
İkinci ihtimal ise Ahmet Telli’nin şiirinden alıntıyla kaybettiği halka seslenip “Gidersen yıkılır bu kent, kuşlar da gider” diyecek. Bir anlamda çirkefleşme yani. Daha kaldı mı ondan demeyin. Dahası her zaman vardır Erdoğan’da. Neron misali Roma’yı bile yakar iktidarı için.
SONUÇ: KAÇINILMAZ SON
Ancak sonuç olarak ne yaparsa yapsın kaybetmekten kurtulamayacak. Dosyanın girişindeki cümleyi aynen tekrar ediyoruz. Gemi buzdağına çarptı. Delik deşik gövdesinden su almaya başladı artık. Kaçınılmaz sonun başlangıcını yaşıyoruz.